3... 2... 1... Nakavt ...
Hakemin sesini belli belirsiz duyuyordum, başıma aldığım son
yumruk gerçekten fena dağıtmıştı beni. Oysa ki bunun bir gösteri maçı olması
gerekiyordu, geçmişte bıraktığım kariyerime şerefli bir veda. 106 nakavt ...
Dile kolay bir rakam bu benim gibi orta karar bir ağır siklet bir boksörün
kariyeri için. Şu an ise bıraktım gösteriyi, aldığım darbelerden sonra bir daha
normal hayatıma dönebileceğimden bile emin değilim. Nasıl geldim bu noktaya ???
Boks kariyerime başladığımda orta siklette dövüşüyordum.
Gençtim enerjim vardı ama beynimi kullanmayı bilmiyordum. Çıktığım her maçta
kum torbası gibi hırpalıyordu karşımdaki beni. 20 li yaşlarıma kadar bu böyle
gitti. Ta ki bir araba kazası geçirene kadar. Doktorlar o zaman da ölmem gerektiğini
söylemişlerdi. Yaşamam mucizeydi onlar için, 9 takla atan bir arabadan burnum
bile kanamadan çıkmıştım. Basının ilgisini çekmişti bu. Boks kariyerinin
başında ölümden dönen bir boksör. O döneme kadar bir elin parmağını geçmeyen
galibiyetim vardı topu topu. Ama medya beni parlatmayı kafasına koymuştu. Önce
mucize çocuk dediler. Bu çok klişe bir lakap olduğu için bir gün maç öncesinde
fotoğrafçılara poz verirken soyunma odasında taktığım kırmızı palyaço burnu
yeni bir isim sağladı bana “Paranoyak
Palyaço” ... İlk anlarda çok hoşlanmasam da kariyerimle beraber lakabım da
benimle büyüdü. Nakavtlar arka arkaya geldikçe insanlar menejerleri
aracılığıyla bana ulaşmaya başladı. Sonra gelsin çılgın partiler bolca alkol
... Gençken bünye buna bir şekilde dayansa da ilerleyen dönemde kariyerim ister
istemez düşüşe geçti. O dönem çalıştığım antrenörüm ve menejerim Mr. Mojo’nun
kariyerimde ki etkisi yadsınamaz. Maça çıkarken ümidim olmasa bile onun verdiği
taktikler bir çok kez maçı kazanmama sebep oldu. Sonrasında benim kariyerim
düşüşe geçerken o da bu hayatı bırakıp hayalini kurduğu hayatı yaşamak üzere
deniz kenarında bir balıkçı köyüne yerleşti. Belki benim de yapmam gereken
buydu ama insanın doğasında ki hırs çabuk sonlanmıyor.
Çıktığım her maçta vücuduma aldığım darbeler daha da canımı
acıtsa da durmadım. Özellikle de basının “büyük beyaz” adını taktığı genç
boksörle maçlarım medyanın büyük ilgisini çekti. Gençti, alaycıydı, güçlüydü ve
galiba en önemlisi tarzı benimkine çok tersti. İlk maçımızda onu yensem de
sonraki maçlarda beni adeta hallaç pamuğu gibi atacaktı. Basın artık palyaço
yerine “büyük beyazı” konuşuyordu. Ben ise kariyerimi sürdürmek adına batakhane
tarzı ufak kulüplerde dövüşmeyi sürdürdüm. Sonra bir gün eski bir dostum bana
geldi ve artık bırakmam gerektiğini yoksa bir gün ringde öleceğimi bana kibarca anlattı. Haklıydı sporu bıraktığımı
açıkladım, arkadaşım gibi bir balıkçı köyüne gitmesem de kendi küçük dünyamda
elimi ayağımı çekip spordan uzaklaştım. Maalesef bunda da başarısız oldum. 15 ayın
sonunda kendi küçük dünyamı yerle bir ederek boksa döndüğümü açıkladım.
Dinlenmek kariyerime iyi gelmişti. İlk çıktığım maçlarda yıkıp geçiyordum
ortalığı. Bir iki ay sürdü bu ... Sonra birgün antreman yapmak için uzun
uğraşılardan sonra “büyük beyaz” a ulaştım. Tekrar o küçük kapalı dünyama
dönmek istemiyordum ama maçtan maça koşasım da yoktu. İddalı bir rakiple
hayatım boyunca antreman yaparak mutlu olabilirdim. Kibarlık etti ve antremanlara
başladık. Ama sporcu hırsı burda da kendini gösterdi birgün antreman sırasında
yumruklar çığrından çıktı ve her ikimizde ağzımız burnumuz dağılmış bir şekilde
tamamladık antremanı. Onun önünde bir kariyeri vardı ben ise emekli bir
boksördüm. Bu böyle devam edemezdi ve bitti.
Aradan 3 ay geçmişti ki dayanamadım tekrar antremanlara
başlamak için onu aradığımda daha güzel bir teklifi olduğunu jübile için bir
maç ayarladığını bütün basına haber vererek bunu bir şova dönüştüreceğinden
bahsetti. Her ne kadar buna hazır olmasam da kabul ettim.
Ve bugün... Maç vakti geldiğinde gongun çalmasıyla birlikte
saldırdı. Sağlı sollu kroşeler her yanımdaydı... Suratımı korurken kaburgama
aldığım darbe 1 saniye sonra burnumun kırılma efektiyle birleşti. Daha ilk
raund da perişan hale gelmiştim. Kendisinden merhamet dilesem de umursamıyordu
beni. Hakemin araya girme çabası bile nafileydi seyirci desteğiyle parçalıyordu
adeta. Yaş farkıyla birleşen hırs ve öfke yıkıcı olmuştu üzerimde. Son olarak
bir sağ kroşe suratıma geldiğinde gözlerimin karardığını hissettim, yere
düşerken ayağa kalk orospu çocuğu işim bitmedi daha seninle diye bağırıyordu
...
Gözümü bir daha açtığımda hastanedeydim. Kolumda bir serum,
kaburgalarım sargıda, suratımda bir alçı. Mumya filminden fırlamış gibiydim.
Ağzımı açıp su istemek için seslenmeye çalıştığımda boğazımdan sadece bir
hırıltı yükseldi. O an gerçekten yanlız hissettim kendimi. Ne derler tek
başınıza doğarsınız tek başınıza ölürsünüz doğanın kanunu. Beynimden tam bunlar
geçerken bir el ağzıma su uzattı. Dönüp baktığımda büyük beyazı gördüm. O
suratımı darma duman eden yumruklar sanki onun eli değilmiş gibi bana su
uzatıyordu. Hırıltılarımın arasından sadece neden diye bir fısıltı yükseldi.
Hiç oralı olmadı, sen benim canımı çok yaktın zamanında fark etmesen de galiba
ödeşme zamanıydı. Ödeştik mi bilmiyorum ama kırıkların iyileştikten sonra salona
bekliyorum antreman için .
Sonra arkasına bile bakmadan çıktı odadan ışığa doğru yürüdü
bense gözlerimi kapatıp karanlığa doğru yelken açtım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.