Tik tak
tik tak tik tak tik tak tik tak ...
Hayatım boyunca nefret ettim saatlerden özellikle de gecenin
sessizliğinde bütün evi inleten tik tak larıyla zamanın akışını size
hatırlatanlardan. Bir sürü insan hayatı boyunca o sesin farkına bile
varmamıştır. Çok meşguldür o insanlar, sürekli bir yerlere yetişme
derdindedirler. Gece olunca da saat mefhumunu kaybederler. Uyurlar huzurlu bir
şekilde evlerinde. Hayat güzeldir onlara takıntıları yoktur bu insanların,
hayat hengamesi içerisinde kaybolup giderler kum saati içerisinde akıp giden
kum taneleri gibi.
Ne diyorum ben allah aşkına ... Saat sabahın 4’ü elimde bir
tabanca masada bitmiş bir jack şişesi ve ben kum tanelerinden bahsediyorum. Bullshit !!! Tabanca mı dedim ben az önce ??? Bitmiş Jack şişesi evin standart
görselliğinde olduğundan burda bir sorun göremesem de tabanca hiç olmaması
gerken bir aksesuar evde. Hem ben lise yıllarımda babamdan tabancasını
istediğimde öfke kontrolü sorunum yüzünden asla ama asla tabancam olmaması ile
ilgili bir öğüt almıştım. Hoş lise yılları geçeli çok oldu ama yine de bir
tabanca aldığımı hatırlamıyorum. Hem ne derler amerikan filmlerinde filmde
bir yerde tabanca gösterildiyse o tabanca mutlaka ateş alır.
Öfke kontrolü demişken size komik bir hikaye lise
zamanlarımdan... O dönem her haftasonu gittiğimiz mekana yeni kız
arkadaşımla gitmiştim. Mekana girdiğimiz anda onun eski sevgilisini görüp
gerginliğin ilk sinyallerini veren ben hala bu dönemde olduğu gibi bütün
gece kaçışı alkolde aramıştım. Arkadaşlarım durumun vehametini anlayıp
elemana benden uzak durmasını söyleseler de “Mr.Çiçek Çocuk” benimle konuşup çok medeni olduğunu ve
bizi tebrik etmek istediğinden bahsetmişti onlara. Tebrik etmek ??? Bi
siktir git derler adama dostum yanlış palyaço ile dans ediyorsun ... Gecenin sonunda adam bir kez daha
yanıma geldiğinde sarhoşluktan ayakta duramadığım için adamı itmek isterken
yere düşüp yakın bi arkadaşımın elime basıp parmağımı kırmasıyla gece hastane
de sonlanmıştı. Bir sonraki hafta aynı mekana ben sağ elim alçıda gittiğimde en
yakın 5 arkadaşım çevreme duvar örüp bir delilik yapmamam için beni kolluyordu.
Bir süre sonra canlı müziğin başlamasıyla beraber defansın arkasına sarkma
çabam sonuç verdi. Sahne de ki grup Killing In The Name’e
girerken ben “Mr. Çiçek Çocuk” un tuvalete gittiğini gözüme
kestirmiştim. Tuvalete girdiğimde eleman pisuvara dönmüş işiyordu, tek kelime
konuşmadan elimi saçlarına dolayıp duvara çaktım kafasını, eleman suratı kanlar
içerisinde yere baygın düşereken bodyguard lar çıkan sese panik halinde
tuvalete dalmıştı. Beni mekan dışına nazikçe çıkaran elemanlar bir an önce toz
olmamı durumun pek iyi gözükmediğini söylerken ben alçımı çıkarmaya
çalışıyordum. Ne de olsa mekanın içerisinde elemanın arkadaşları da vardı ve
rövanş için dışarı geleceklerdi. Bir süre sonra dağılmış “Mr.
Çiçek Çocuk” ve 4
arkadaşı dışarı çıkıp bana saldırmaya hazırlanırken sihirli bir güç durdurmuştu
sanki onları. Kibarca bana ne gerek vardı gibi cümleler kuruyorlardı ki arkama
dönüp bakmayı akıl ettim. Ben alçıyı çıkarmaya çalışırken arkamda su topçu 10
arkadaşım gülerek çocuklara hadi gelsenize bakışı atıyordu ... Evet ben her
zaman şanslı bir adam oldum haklısınız ;)
Sonuç mu bahsettiğim eleman 1 sene
sonra intihar etti. Ben o kız arkadaşımdan bu olaydan bir kaç ay sonra ayrıldım
... Life goes on...
Ama maalesef benim öfke sorunum bilinçaltımda yaşamayı sürdürdü. Son
kız arkadaşımın dediği kadarıyla herşeyi bok etmeye hazır bir Hulk içimde bir
yerde sürekli hazır bekliyordu. Hulk ’u yok etmek için
ilişkimizi bir cam fanusa koymak istiyordum, dış etkenlerden uzak olup izole
bir hayat yaşamak. Ütopyalar gerçek hayatta işe yaramıyor maalesef, sonu
hüsranla bitiyor. Herkesin bir patlama noktası oluyor, düşüşe geçiyor o noktada
yaşananlar ve maalesef bir daha toplanamıyor . Peki
ama masadaki bu tabanca kimin ???
Uyandığımda ağzım leş gibi alkol kokuyordu. Reflü tüm haşmetiyle
midemi yakarken ben masaya kafamı koyup olduğum yerde sızdığımı fark ettim.
Kafamı kaldırıp masaya baktığımda boş Jack şişesi masanın üstünde dururken
tabancadan eser yoktu. Sadece masanın üzerinde bir kağıt duruyordu. Kağıdı
elime aldığımda gördüğüm şeye önce tepki veremesem de sonrasında kahkahayı
patlattım. Kağıdın üstüne bir tabanca çizmiş ve altına şunu yazmıştım ...
“I kill
myself for you and i kill you for myself”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.