14 Nisan 2013 Pazar

DERİNLİK SARHOŞLUĞU


İçkiyle dibe vurmanın bir açıklaması var mı acaba hayatta ?

Bazen düşünüyorum da sanki ertesi güne yeniden doğabileceğimizi kanıtlamak istercesine içiyoruz gece çıktığımızda. Adeta bir başkaldırı , insanın kendiyle olan mücadelesi. Ve geçenlerde farkettim ki bu savaşı kazanmak için sizi hayata tutan bir adrenalin olması şart ...

Geçtiğimiz Cuma her zamanki gibi ailemizin barına gidip bir şişe sex on the beach ısmarlayıp elimde şişe içmeye başlamıştım ki lise dönemlerinde beraber şişenin uzun uzadıya dibini gördüğüm en yakın dostum karısından izin alıp geceyi paylaşmak adına yanımıza geldi. Gırgır şamata derken şişeler havada uçuşmaya başladı ve 2 saat sonra arkadaşım evine dönerken biz içmeye devam ediyorduk. Ve sonra sabah oldu, eve nası gelindiği zor bela hatırlandıktan sonra ağızda ki sarımsak kokusu gecenin son noktasının Kızılkayalar olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Uyanıldı hayata yine gol attık bak hala yaşıyoruz coşkusuyla duş ve kahve süreci atlatılırken telefonum çalıyordu ve karşımda arkadaşımın eşi vardı.

Sesi titriyordu konuşurken sadece kocama ne yaptın diyebildi ki ben hala anlamaya çalışıyordum. Gecenin özeti arkadaşım için pek parlak sayılmazdı. Dönüş yolunda taksiyi 3 kere durudurup kusmuş, eve gelip yatağa kusmuş sonrasında da sabah doktor eşliğinde serum kokteyliyle kendine gelmeye çalışıyordu J Bu hayat ona artık çok uzaktı ve sistem onu uyarmak konusunda gerçekten acımasız davranmıştı ... İnsanın korkuları ve değer verdiği şeyler arttıkça hayatın uyarıları daha acımasız oluyordu. O karısının ve sevgili kızının yanına dönüp zaten jübilesini yaptığı bu hayata bir kez daha son noktayı koyarken biz gece tekrar ne yapacağımızı planlamaya başlamıştık bile. Çünkü yaşamla olan savaşımız devam ediyordu, son noktada mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu bu savaşta kendimizi ona ispatlamak adına dibi göreceğimiz gecelerimiz vardı .

Konumuzun başlığına dönelim, maalesef hayatta da dibi görme esnasında saçmalamaya başladığımız hayatımızı keyifli kıldığını düşündüğümüz bu anlar dalışta vurgun yiyen bir dalgıçın son anlarından farklı değil. Dibe gittikçe halisünasyonlar eşliğinde çok eğlendiğimiz ve hiçbirşeyi takmadığımızı herkese ispatlamaya çalılşırken büyük resmi kaçırıyoruz belli noktalarda. Anı yaşamak, kimseyi takmamak, deli gibi içmek sıçmak takılmak , her gece başkasıyla seks her erkeğin hayali gibi dursa da aslında çok önemli şeyleri yok ediyor hayatımızla ilgili ... Unutulan bir nokta var ki bu saydıklarım her hafta rutine girmeye başladığı zaman aslında keyif almaktan çok yapmak gerekli zihniyetiyle dibe doğru bir kaç kulaç daha atmamızı sağlıyor . Sonuç kısa vadede büyük şamata uzun vadede gelsin xanax gitsin depresyon ...

Peki hayatım aynen üstte anlattığım gibi tam gaz giderken niye mi bunu sizlere itiraf etmeye karar verdim. Sanırım karma denen şeyin varlığına  “my name is earl” dizisinde olduğu gibi inanmaya başladım bir anda. Hayatımın zor bir döneminden yeni çıktığım şu dönemde dibe doğru kulaçlarımı atarken daha önce dipte karşıma çıkan bir beyaz köpekbalığına rastlamamın bu ruh halimde etkisi büyük. Geçmiş zamanda o dişlerini bana geçirip kanımı akıtmak isterken bende korunma içgüdüsüyle az zarar vermemiştim ona. Diplerde hayat zordur kazananı olmaz bu tür kavgaların her iki tarafta yara alır ve devam eder. Ama unutmak zordur insan hayatında büyük beyaz ile çok az karşılaşır, en az dibe vurma korkusu kadar büyüktür insan bünyesinde yarattığı endişe , öfke ve hayranlık duygusu.



Yıllar sonra tekrar onunla karşılaşmak zor oldu dalgıç için. Önce sessizce birbirlerini tarttılar karanlık suyun içinde. Birbirlerine diş geçirmeye çalıştılar ve sonra birbirlerini özlediklerini farkettiler.  Suyun dibinde el ele tutuşmak zor olsa da içki bazen herşeyin ilacı olabiliyordu. Hikayenin sonu nu mu soruyorsunuz ???

Sonu olması için önce hikayenin yazılması gerekli sanırım bunun içinde cesur olup bazı adımlar atmak gerekli. Zor ve keyifli olan aslında sarhoş olmadan da ne kadar cesur olduğumuzu bu adımları atarken keşfetmeyi başarabilmek  ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.