İçkiyle dibe vurmanın bir açıklaması var mı acaba hayatta ?
Bazen düşünüyorum da sanki ertesi güne yeniden
doğabileceğimizi kanıtlamak istercesine içiyoruz gece çıktığımızda. Adeta bir
başkaldırı , insanın kendiyle olan mücadelesi. Ve geçenlerde farkettim ki bu
savaşı kazanmak için sizi hayata tutan bir adrenalin olması şart ...
Geçtiğimiz Cuma her zamanki gibi ailemizin barına gidip bir
şişe sex on the beach ısmarlayıp elimde şişe içmeye başlamıştım ki lise
dönemlerinde beraber şişenin uzun uzadıya dibini gördüğüm en yakın dostum
karısından izin alıp geceyi paylaşmak adına yanımıza geldi. Gırgır şamata
derken şişeler havada uçuşmaya başladı ve 2 saat sonra arkadaşım evine dönerken
biz içmeye devam ediyorduk. Ve sonra sabah oldu, eve nası gelindiği zor bela
hatırlandıktan sonra ağızda ki sarımsak kokusu gecenin son noktasının
Kızılkayalar olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Uyanıldı hayata yine gol attık bak
hala yaşıyoruz coşkusuyla duş ve kahve süreci atlatılırken telefonum çalıyordu
ve karşımda arkadaşımın eşi vardı.
Sesi titriyordu konuşurken sadece kocama ne yaptın diyebildi
ki ben hala anlamaya çalışıyordum. Gecenin özeti arkadaşım için pek parlak
sayılmazdı. Dönüş yolunda taksiyi 3 kere durudurup kusmuş, eve gelip yatağa
kusmuş sonrasında da sabah doktor eşliğinde serum kokteyliyle kendine gelmeye
çalışıyordu J Bu
hayat ona artık çok uzaktı ve sistem onu uyarmak konusunda gerçekten acımasız
davranmıştı ... İnsanın korkuları ve değer verdiği şeyler arttıkça hayatın
uyarıları daha acımasız oluyordu. O karısının ve sevgili kızının yanına dönüp
zaten jübilesini yaptığı bu hayata bir kez daha son noktayı koyarken biz gece
tekrar ne yapacağımızı planlamaya başlamıştık bile. Çünkü yaşamla olan
savaşımız devam ediyordu, son noktada mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu bu savaşta
kendimizi ona ispatlamak adına dibi göreceğimiz gecelerimiz vardı .
Konumuzun başlığına dönelim, maalesef hayatta da dibi görme
esnasında saçmalamaya başladığımız hayatımızı keyifli kıldığını düşündüğümüz bu
anlar dalışta vurgun yiyen bir dalgıçın son anlarından farklı değil. Dibe
gittikçe halisünasyonlar eşliğinde çok eğlendiğimiz ve hiçbirşeyi takmadığımızı
herkese ispatlamaya çalılşırken büyük resmi kaçırıyoruz belli noktalarda. Anı
yaşamak, kimseyi takmamak, deli gibi içmek sıçmak takılmak , her gece
başkasıyla seks her erkeğin hayali gibi dursa da aslında çok önemli şeyleri yok
ediyor hayatımızla ilgili ... Unutulan bir nokta var ki bu saydıklarım her
hafta rutine girmeye başladığı zaman aslında keyif almaktan çok yapmak gerekli
zihniyetiyle dibe doğru bir kaç kulaç daha atmamızı sağlıyor . Sonuç kısa
vadede büyük şamata uzun vadede gelsin xanax gitsin depresyon ...
Peki hayatım aynen üstte anlattığım gibi tam gaz giderken
niye mi bunu sizlere itiraf etmeye karar verdim. Sanırım karma denen şeyin
varlığına “my name is earl” dizisinde
olduğu gibi inanmaya başladım bir anda. Hayatımın zor bir döneminden yeni
çıktığım şu dönemde dibe doğru kulaçlarımı atarken daha önce dipte karşıma
çıkan bir beyaz köpekbalığına rastlamamın bu ruh halimde etkisi büyük. Geçmiş
zamanda o dişlerini bana geçirip kanımı akıtmak isterken bende korunma
içgüdüsüyle az zarar vermemiştim ona. Diplerde hayat zordur kazananı olmaz bu
tür kavgaların her iki tarafta yara alır ve devam eder. Ama unutmak zordur
insan hayatında büyük beyaz ile çok az karşılaşır, en az dibe vurma korkusu
kadar büyüktür insan bünyesinde yarattığı endişe , öfke ve hayranlık duygusu.
Yıllar sonra tekrar onunla karşılaşmak zor oldu dalgıç için.
Önce sessizce birbirlerini tarttılar karanlık suyun içinde. Birbirlerine diş
geçirmeye çalıştılar ve sonra birbirlerini özlediklerini farkettiler. Suyun dibinde el ele tutuşmak zor olsa da
içki bazen herşeyin ilacı olabiliyordu. Hikayenin sonu nu mu soruyorsunuz ???
Sonu olması için önce hikayenin yazılması gerekli sanırım
bunun içinde cesur olup bazı adımlar atmak gerekli. Zor ve keyifli olan aslında
sarhoş olmadan da ne kadar cesur olduğumuzu bu adımları atarken keşfetmeyi
başarabilmek ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.