Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama bu ara belli frekans
aralıklarında kaydedilmiş parçaları uyurken dinlemenin uyku kalitenizi
arttırdığından tutun da kendinizi iyileştirmeye kadar faydaları anlatılıp
duruyor. Özellikle spotify a girdiğinizde konu ile ilgili yüzlerce belli
frekans aralığında parça bulabiliyorsunuz. İşi biraz daha dallandırıp
araştırmaya girerseniz bütün evrenin titreşimler üzerine kurulduğunu ve bu
titreşimlerin hayatımızı etkilediğine dair makaleler bulmakta mümkün.
Peki ya dinlediğimiz müzikler, karakterimizin bir yansıması
mı, yoksa gerçek hayattan bir müddet kopmamızı sağlayan bir rahatlama ve
eğlenme aracı mı ?
Yine geçen gün okuduğum bir makale de mahalle arasında son
ses müzik açıp gezen kişilerin derdinin aslında hayatın içinde bir an olsun
farkedilmek ve kendi bölgesinin hakimi olduğunu ispat etmek için çabalayan
insanlar olduğu yazılıyordu.
Evet ne demiştik başlangıçta frekans …
Eski bir filminde isim babası olan “Butterfly Effect” neydi,
burada ana fikir geçmişte bir kelebeğin kanat çırpması bile bütün hayat
içerisinde zincirleme bir çok şeyin tetikleyicisi olabilirdi.
Peki nedir bizlerin kendi iç sesini bastırma ve olmayan bir
frekansta olma çabası yüz yıllardır ? Doğuyoruz, okula gidiyoruz, iş hayatı ve
sorumluluklar yükleniyor bünyeye ve sonra bir gün bakıyoruz ki aslında ölüme
doğru son virajın içinde bilinmeyene doğru hızla yaklaşmaktayız... Ne kadar
hevesliydik halbuki gençken,
ideallerimiz vardı, hayallerimiz vardı, deliliklerimiz vardı, tutkularımız
vardı, sevdiklerimiz vardı … Oysa ki sonumuz son dönemin pompalanan dizisinde
ki gibi musalla taşında bir gassal bizi yıkarken çoktan sonlanmış olacak.
O zaman neden bu koşturmaca, neden toplumun bize dayattığı
zorunlulukların içerisinde boğulma ihtiyacı ? Çok güzel bir laf var kimin
söylediğini bilmediğim “Kapitalizm çalışan kölelerine sadece sistem içerisinde
kendini iyi hissettireceği kadarını verir, asla gerçekten özgür olmasını
istemez diye…” Çok doğru bir aforizma,
köleliği kendimiz seçiyoruz, çok ufak mutluluklar yaşamak için hayatımızı
farkında olmadan feda ederek. Oysaki ilk günden çok iyi biliyoruz filmin
sonunu, Zincirlikuyu Mezarlığı girişinde yazdığı gibi “Her canlı ölümü
tadacaktır”.
Evet hepimiz bir gün ölümü deneyimliycez ve o an geldiğinde umarım
pişmanlıklar yerine dolu dolu yaşamış olduğunuz bir hayat bırakırsınız
arkanızda, sevdiğiniz, sevildiğiniz, nefret edildiğiniz ama gerçek bir hayat .
Umarım 2025 herkesin iç prangalarından sıyrılıp ruhen özgür ve mutlu olduğu bir yıl olur.
Seneye görüşmek üzere …
PaRaNoYaK PaLyAcO a.k.a BoRa