Davudi sesli adam… Sanırım kime sorsanız kendisi ile ilgili ilk söyleyeceği şey bu olacaktır.
Dövme sanatının Türkiye için çok yeni olduğu 90’lar da Hakan Gerçek ile beraber İstanbul’un en eski dövmecisi denilebilir kendisi için. Günümüzde
nerdeyse dövmesi olmayana tuhaf gözle bakıldığı düşünülürse 90’larda da dövmesi
olanlara marjinal gözü ile bakılıyordu. En revaçta olan dövmelerin erkeklerde
kola sarılı dikenli tel, kadınlarda bel de tribal desenlerin olduğu bir
dönemden bahsediyorum.
İşte o dönemde işini hakkıyla yapmaya başlayan iki dövmeci
duyulmaya başlamıştı, Anadolu yakasında Hakan Gerçek, Avrupa yakasında ise Ruhsel.
Kendisi ile tanışmam Beyoğlu’nda şimdi Demirören Alışveriş merkezinin
gelmesiyle yıkılan dükkanında olmuştu. Galatasaray Lisesi’nde okuyan bir
öğrenci için Beyoğlu o dönem bulunmaz bir vahaydı. Sinepop ve Emek sinemalarının olduğu
sokağa girip, önce solunuzda metal ve rock severlerin aradığı albümleri dinleme
ve kasede çekme şansı sunan Remix İhsan’ın dükkanı sizi karşılar, sonrasında
ise sağınızda Bab’ı görürdünüz.
Devamında ise her zaman önünde ufak tabureler olan 2 katlı mistik havası ve
içerde bolca dövme dergileri ve fonda güzel bir rock müzik ile sizi karşılardı.
Bir dönem Hayko Cepkin’in kendisine çıraklık yaptığı bir dövme stüdyosundan
bahsediyoruz. Asiliği özendiren bir dövme stüdyosu olarak hayatıma giren bu
dükkanın, devamında bana çok iyi bir
dost kazandıracağının henüz farkında olmadığım dönemler.
Her ne kadar aile baskısı sayesinde kendisine ilk dövmemi
yaptırmam askerlik dönüşü 20’li yaşlarımın ortasını bulsa da, dükkanda ve
sonrasında o dönem kendisinin de ortaklığı olduğunu öğrendiğim Pendor’da takılma
dönemlerim lise zamanlarımı kapsar. Pendor deyince ayrı bir yazıda ailemizin
barından bahsetmek daha doğru olacak olsa da, ergenlik acılarımı, ikinci mide
kanamamı, hayatımda ki en özel dostlarımdan birisi Ulaş’ı tanımama vesile olan
bu mekanın yeri her daim hayatımda çok özel olacaktır. Çapkınlık ve deli dolu
kısımları Pendor yazısına saklasam da Oytun sana sadece pazen diyorum :)))))
Neyse konumuza dönelim bu davudi sesli dövme sanatçısı ile
hangi ara dost olmaya başladığım bir miktar muamma olsa da o dönem dükkanda
çokça vakit geçirmem, ikimizin de inatçı ve rekabetçi insanlar olarak dükkan
önü tavla partileri ve BAB’da yapılan iddalı bowling karşılaşmalarının önemli
bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Ve sonrasında fasulyesine oynanan gece son
dövmenin yapılması ile başlayan ve sabahlara kadar süren poker partileri.
Kaybedenin ya da o an parası olanın şişeyle viski aldığı, dövme koltuğunun oyun
masası olarak kullanıldığı, insanların ayak parmaklarıyla çaktırmadan yerden
fasulye çalmasına şahit olduğumuz o eğlenceli zamanlar…
Sonra yıllar yılları kovaladı büyüdük, yaş aldık, yıprandık,
yıprattık, evlendik, boşandık, o boşanmadığı gibi ikide dünya tatlısı çocuk
yaparak davudi sesine babacanlıkta kattı. Ama içimizde ki o yaramaz ruh hiç
ölmedi. Ben ne zaman dövmesi olan yeni bir hatunla yatıp dövmesini Ruhsel in
yaptığını öğrensem sabahına kendisini arayıp geyiğini yapmaktan vazgeçmedim, o
dünyanın en oto kontrolüne sahip kişisi olarak hayatının en kör kütük iki sarhoşluğunu
bizle maç izlerken #batakhane de yaşadı, ben her aşk acımda kendisine
dertleşmeye koştum ve her seferinde sabırla dinleyip güzelce içirip hayatıma
reset atmamı sağladı. Çok uzağa gitmeye gerek yok daha 1 ay önce bunalıp kör
kütük sarhoş olup dükkanda kanepede sızıp uyanıp yağlı bir yemek istiyorum
dediğimde çin lokantasından yemek söyleyip kafamı karıştırıp beni ayıltabilen
tek insan bu hayatta, vücudum da yer alan bütün dövmeleri kendisinin yaptığını
zaten söylememe gerek yok.
BoRa a.k.a PaRaNoYaK PaLyaCo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.