21 Haziran 2019 Cuma

UMAY UMAY


Baştan söylemem lazım bu yazı yanlışlıkla eline geçer ve okursa arkamdan süper sinkaflı sözler söyleyeceğine ama bir yandan da güleceğine eminim Umay’ın. Kendisi ile görüşmeyeli nerden baksan 16 - 17 yıl olmuştur. İşte bugün sizlere anlatacağım hikaye yıllardır süre gelen bu küslüğün hikayesi J

Hayatımıza sosyal medyanın daha bu kadar hakim olmadığı güzel zamanlardı. İnternet yeni keşfediliyordu, sosyal iletişim kullanılan yerler irc, mirc ve yeni yeni msn’di. Bu dönemde mirc’de “punk” kanalında birisi ile tanışmıştım. Komik ve kafa bir kızdı. Uzun süre havadan sudan konuşmaların üstüne kafa güzel bir gece telefonunu vermişti bana. Arayıp konuştuğumda kendisinin Umay Umay olduğunu söylemişti. Zaten ses tonu çok bariz olduğu için doğruluğunu anlamam çok uzun sürmemişti. Aramızda ki bu sanal arkadaşlık geyik boyutunda uzun zaman devam etti. Ta ki o bomba geceye kadar…

Batakhane tayfasının en komik ve fırlama elemanlarındandı Wingman. Yaşı benden biraz büyük, ralli camiasının tanınan ve sevilen isimlerindendi.  Co pilotluk yaptığı bir yarışta ağaca bodoslama dalmışlar ve yaşadığı anlaşılana kadar öbür dünyaya gidip geldiği rivayet edilen şanslı bir insandı. Bahsettiğim dönem hayatımız beraber geçiyor ve her gece başka kızlar döneminin zirve yaptığı bir zaman dilimi yaşıyorduk. Kendisinde ki şeytan tüyü öyle fazlaydı ki her kendisine bir hatun düşürdüğünde yanında bana da kızın bir arkadaşını paslıyordu. (Adamsın Wingmannnnn. Respect bro)

O gecelerden birisinde iki kızla yine bana gelmişti. Bana ayarladığı hatun tam benin kalemim eğlenceli hoş bir hatundu. Herşey yolundaydı ki o gece için eve davet ettiğim başka bir hatunun da gelmesi ile iş biraz karışık bir hal aldı. Alkolün kanda çoğalması ile beraber 2. Davet ettiğim hatunu çamaşır makinesi üzerinde becerirken çıkan seslerden bana ayarlanmaya çalışanı öfke nöbetine sokup basıp gitmelerine sebep olmuştum. O dönemler için bu tarz hikayeler o kadar normaldi ki üç gün sonra Wingman’i tekrar kızları haftasonu getirmesi ve kendimi affettireceğime dair yeminler edip duruyordum. Sonuç tabi ki kızları gelmeye bir şekilde ikna etmişti.



Cumartesi gece kızlar geldiğinde en uslu ve cici tavrımla alttan girip üstten çıkıp ortamdaki gerginliği gidermeyi başarmıştım. (Dip not kızlar piç erkeklerden hoşlanıyor efsanesi gerekten doğru yoksa ne işleri var bir hafta sonra tekrar bende J )

Gece tam kıvamında ilerlerken içkileri tazelemek için mutfağa geçtiğimde Wingman’in hatun benimle geldi. Kibarlık olsun havadan sudan konuşurken kıza kullandığı nick in anlamını sordum. Şaşırarak aaa Umay Umay’ın en sevdiği şarkısı olduğunu söyledi. Hatta parçadan ziyade Umay Umay’ın hayatında ki en önemli figür olduğunu ve onunla tanışıp sohbet etmek için çok şey feda edebileceğini söyledi. Gayet yavşak bi tavırla, şanslısın o arkadaşım dediğimde “Paranoyak sallama şimdi durduk yere” gibi tuhaf bir cevap geldi karşıdan.  Alkolün de etkisi ile kabaran piçlik damarım şimdi arayıp sizi konuşturursam ne yapabilirsin benim için dedim hatuna. Cevap beklediğimden de taşaklıydı, telefonu kapatır kapatmaz sevişirim seninle.

Sözünü unutma dedim ve Umay’ın numarasını tuşladım, gecenin bir köründe aranmaktan çok hoşnut olmamıştı haliyle. Alkolünde verdiği o gereksiz özgüvenle “şimdi seni bir hayranın ile konuşturucam ve bu sayede hatun bana verecek” demem küsmesinin en haklı sebebiydi. Yine de kibarlığını bozmayarak kızla 1 saate yakın telefonda konuştu. Kapatmadan önce telefonu bana vermesini rica etti ve numarasını silip kendisini bir daha rahatsız etmememi söyledi ki sonuna kadar haklıydı bu istekte J

Olayın devamında mı ne oldu … Kız gerçekten sözünün eri çıktı. Biz odaya kapanıp sevişirken çıkan seslere wingman ve öbür kız inanamayarak kapıya gelip allah belanızı versin diyerek evi terk ettiler. Ben iki kızı da bir daha hiç görmedim, o geceden sonra arkadaş kaldılar mı hiçbir fikrim yok haliyle…

Wingman ise hala en iyi dostlarımdan,  o geceden sonra da bin tane komik hikaye yaşadık kendisi ile...

Bonus Bölüm

Aslında hikaye burada bitti ama konu ile ilgili komik bir devam anektodu var yazmazsam olmazdı.
Aradan uzun yıllar geçti Wingman evli ve mutlu bir adam haline geldi ve bir gece o,eşi ve onun karı koca bir arkadaşı ile Beyoğlu’nda Beatles’da içiyorduk. Mekanın sahibi Metin Abi, mekanda sadece 70’ler rock ve plaktan çalan şahsına münasır süper bir insandı. Shot’lar shot’ları kovaladı sohbet koyulaştı derken diğer çiftin erkek olanını tanıdığıma çok emin oldum ve klasik geyik soruyu sordum.

“Bro siman çok tanıdık. Tanışıyormuyuz,  ne iş yapıyorsun” dedim.  Gelen cevap gayet cool bir eda ile “şefim ben bir mekanım var yemek pişiriyorum” gibi bana bir şey ifade etmeyen bir geri dönüştü. Gece devam etti müzik ile ilgili konuşmalarda elemanın müzik bilgisinin oldukça sağlam olduğunu farkettim ki o an dank etti elemanın kim olduğu...

Geçtiğimiz sene 25. Müzik yılını kutlayan Rashit’in vokalisti Oğuz’du kendisi. Saniyede Metin Abi’nin bütün muhalefetine rağmen fona “Dinazor Taşağı” açıp bir seri shot sipariş verdim ve kendisine Umay Umay ile olan bu hikayeyi anlattım. Hikayenin bitiminde bütün espritüelliği ile telefon numarasını verip benzer bir konu olursa kıza beni aratmaktan çekinme dedi.

Güzel zamanlardı hayat daha dolu ve gerçekti günümüz sosyal medya sahte yaşamlarından. Boşverin hayatınızı sanal bir dünyada sürdürmekten çıkın dışarı ve gerçek hikayeler yaşayın ilerde yazabileceğiniz.



15 Haziran 2019 Cumartesi

MELTEM DEDEN ÖLMÜŞ


Boşanalı daha 1 sene olmuştu eşimden, hani artık bir bağınızın kalmadığı ama bir noktada nezaket ilişkilerinin sürdüğü tuhaf bir süreçtir bu dönem. Karınızın artık beraber yaşamak istemediğiniz insan olduğuna eminsinizdir ama yine de bayramlarda eski kayınvaldenizi aramak gerekir. Tuhaf işte …

Her neyse tam da bu sürecin ortasında bir yerlerde sabah işe gittiğimde gazete okurken (Hiç kibarlık yapmayın, işe gidilen ilk 2 saat kahvaltı ve gazete okuma zamanıdır) bir anda ölüm ilanlarının olduğu sayfaya bakarken buldum kendimi. Neden sonra niye tutulduğumu anladım. Koca koca puntolar ile eski eşimin dedesinin ölüm ilanına bakıyordum. Kendisi bizim evli olduğumuz zamanlarda da oldukça ağır bir hastalık ile boğuşuyordu ve beklenen sondu sanırım ölüm.  İlanı incelemeye başladığım an dedesinin ismini bilmediğimi fark ettim. Bütün aile dedesine tuhaf bir şekilde nunu diyordu. Adamın ismi Nusret, Nurullah vs vs herşey olabilirdi.

Ama kesin dedesi olmalıydı, çünkü ilanın altında kayınvalidemin ismi geçiyordu, bana anlatıldığı gibi mezun olduğu hukuk fakültesinden bahsedilmişti ve soyadını biliyordum. Evet bu anlamsız iç sorgulamayı kayınvalidemi ve daha doğrusu eski eşimi aramak istemediğim için yaptığım çok açıktı. Önce hangisini arasam diye düşündükten sonra, eski eşimi aramaya karar verdim. Ne de olsa ilk ona başsağlığı dilemem gerekirdi eski kocası olarak.


Kasılarak elime telefonu aldım ve sabahın köründe rehberden ismini seçip ara tuşuna bastım;

-          Meltem Günaydın,

-         Günaydın ParaNoYaK, hayrola rüyanda mı gördün ?

-         Pardon erken uyanmayı sevmediğini biliyorum ama gazetede görünce sesini duyup başsağlığı dilemek istedim.

-         Ne başsağlığı ??? Ne diyorsun PaRaNoYaK ???

Hassssss bilmiyormuş diye içimden sesli konuşmaya başladım. Kızın sesi titremişti ve olan bitenden haberi yoktu aq

-        Meltem çok pardon, ben biliyorsun diye düşündüm. Sabah gazetede gördüm dedenin vefat ilanını. Başınız sağolsun …

-        Nasıl ama, durumu kötüydü arada yurtdışına gidip geldim ben üzülmeyeyim diye benden saklamışlar mı ??? Nasıl olur böyle bir şey !!!!!!!!

-        Meltem tekrar özür dilerim böyle pat diye benden duymanı istemezdim. Başınız sağolsun tekrardan.

-        Ben annemi arıyorum şimdi, her zamanki gibi araman iyi bir sebeple olmadı. Teşekkürler.

Dedi ve suratıma kapattı telefonu. Haydaaaaa yine kötü adam ben olmuştum bir anda. Ulan annen sana haber vermediyse ben ne yapabilirim. İnsanlık yaptım aradım.

İç sesimle konuştukça daha da kuruluyordum. İşte tamda bu yüzden boşandım dedim. Niye yürümediğine çok basit bir örnekti bu. Hayata çok farklı bakıyorduk. 

İç sesimle konuşup gazı verdikçe kendime, dayanamadım ve en yakın arkadaşlarımdan birisini aradım. Ne de olsa böyle bir olayın dedikodu bazında irdelenmesi gerekiyordu.

-          Mimar Günaydın.

-          Günaydın bro. Şirkette iş yok bana mı sarmaya karar verdin ?

-         Yok be oolm. Sabah sabah delirdim. Birisine anlatmam gerekiyordu.

-         Hayrola ?

-        Oolm sabah gazetede eski eşimin dedesinin ölüm ilanını görüp başsağlığı için Meltem’i aradım. Kızın haberi yokmuş, bir anda ölüm haberini Azrail gibi veren ben oldum. Zaten aramak tuhaf geliyordu, bir de yine kötü havadis veren kötü adam ben oldum. Ne biçim aile bunlar anlamıyorum ki? İnsan torununa nasıl haber vermez böyle bir şeyi …

-        Oolm bi sakin. Evet tuhaf olmuşta kıza deden ölmüş diyorsun pat diye. Bırakta tepki versin. Meltem’in senden çekeceği varmış daha, baksana boşandı hala kabus gibisin kıza J

-        Vay beeeee … Sende bana laf sok

-        Tamam oolm aile de bi tuhaf ama sabah sabah konuşma acayip olmuş.

Dedik ve kapattık telefonu. Mimar hep sakin ve olaylara tatlı bir kara mizah çerçevesinden bakan olmuştu aramızda. Neyse iyi gelmişti onunla konuşmak. Kayınvaldemi arasam mı diye düşünürken telefonum çalmaya başladı. Arayan eski eşimdi ...

-         Allah belanı versin PaRaNoYak 

-         Haydaaaaaaaaaaa . Kızım ben mi söylemedim sana . Git ailene kız bana çemkirene kadar.

Ama o an farkettiğim bir şey vardı ki sesinde sinirle birlikte belli belirsiz bir rahatlama ve neşe de vardı...

-        Ölen dedem değilmiş ki … Sabah sabah annemi aradım, kadına da kalp krizi geçirttim sayende. Vefat eden kişi dedemin kuzeni.

Hasssssssssssssssssssssss … Günaydın Türkiye, günaydın pot kırmada sınır tanımayan PaRaNoYaK

-        Yaaa çok pardon Meltem. Gerçekten böyle bir şey yaşatmak istemezdim sana sabah sabah.

Neyse uzatmayayım özürün bini bir para kekeleyerek telefonu kapatıyordum ki, tabi ki son söz karşı taraftan geldi.

-        Neden boşandığımızı anlıyorsun değil mi ?

Lapsssssssssssssss, topu doksana koydu ve kapattı telefonu.

Sonuç mu ? Mimarla aradan yıllar geçmesine rağmen hala bu konunun geyiğini yapar güleriz rezilliğime.

Kıssadan hisse eski kocanız size kalp krizi yaşatmasın istiyorsanız aile büyüklerinize isimle hitap edin abuk subuk lakaplar takmayın, hatta iyisi mi evlenmeyin bekarlık sultanlıktır 😏





9 Haziran 2019 Pazar

KOD ADI "MELİS"


Hay amına koyayım …

Aaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhh …

Fuck ... Fuck ... Fuck …

Sikiyim böyle işi, diye diye kendini bu hale soktun ya, bravo sana PaRaNoYak. Ulan geyiğe sarıp, hatun eski sevgilimin kimliğini kopyalamış diye işin geyiğindeyken haline bak şimdi. Allahın unuttuğu bir yerde, etrafında arı kovanları, bağırsan kimsenin duymayacağı bir yerde bağlı vaziyettesin. Vinnie the Pooh bile gelip kurtarmaz seni şu an. Hoş gelse de muhtemelen etraftaki bal ile daha çok ilgilenir.

Konuyu bilinç altımda dramatize edip, taşşağa sardığıma göre şu dakika Guy Ritchie’ye bağlayıp flashback’i patlatıyorum … (Kendime ve size not yazıyı okurken Sublime dinleyin çok uyuyor ortama 😏 )

Aslında çok sıradan bir günde elimde telefon boş boş sosyal medya da takıldığım birgün İnstagram’dan gelen ekleme talebiyle başlamıştı bütün hikaye. Ekleme talebi gelmesinde tuhaflık olmasa da gönderiyi yapan kişinin çok eski bir sevgilimle aynı isim ve soyadına sahip olması yeterince tuhaftı. (Kendime not 1 : Mal hazır kıllanmışsın eklemesene)

Kızın profili açıktı, incelediğimde olağandışı bir durum yoktu ve ben de eklemeye karar verdim. Hatta bir adet alakasız ortak tanıdık olması anlamsız rastlantıyı mantık çerçevesine oturtmamı sağlamıştı bile kafamda. Önce ufak ufak resim altı geyikler, sonra dm derken ona longboard öğretmem konusunda anlaşmıştık bile. (Kendime not 2 : Ulan bi dolu motorunla fotoğraf var, kız longboard diyor ve sana bu mantıklı gelyor … Malsın mal PaRaNoYaK)

Haftasonu evde yayarken beklenen an gelmişti, kız mesaj atıp hadi longboard’a dediğinde giyinip hazırlanmaya başladım tam gaz. Ve o an Simon devreye girdi 5 dk sonra uzun zamandır görüşmediğim güzel memeli eski hatunum da arayıp evde olup olmadığımı sormaya karar verdi. Her zaman ki şuursuz rahatlığımla evdeyim, içiyorum ve birazdan sahile inip hatunun tekine board öğreticem demem tabi ki onu engellememişti. 5 dk sonra kapı çaldığında kafamı şahane dekoltesinden kaldırıp yüzüne bakmam bir 30 saniyemi aldı. Sonra bütün centilmenliğim ve kibarlığımla içki ikram edip geyiğe sardık. (Kibarlıkla göğüslere bakmamın uyumsuz bir tarafı yok içinizden böyle şeyler söylemeyin hakkımda çok ayıp). Sonra sahile kod adı “Melis”in yanına beraber inmeye karar verdik. Sahile indiğimizde motorcu dostlarımdan birkaç arkadaşıma rastlayınca durum iyice sürreel ve şamata bir hal almıştı. Bolca bira, ufak bel altı espriler, eski anektodlar derken hava ufaktan kararmıştı bile. Bir süre sonra biraların de etkisiyle kızlar tuvalete gittiğinde biz motor sohbetine dalmıştık çoktan.

Kızların gitmesinin üstünden yarım saate yakın bir süre geçtiğini fark edip meraklanmaya başlarken kod adı “Melis” yalnız olarak yanımıza döndü. Eski sevgiliyi sorduğumda acil bir telefon gelip gittiğini söylerken çok rahattı. Hatta tuvaletten çıktıktan sonra bir 10 dakika onu aradığını, bulduğunda ise hararetli bir şekilde konuştuğu telefonunun bitmesini beklediğini anlattı.  İçim rahat etmediği için aradım ama telefon bir süre çaldıktan sonra telesekretere düşünce, galiba diğer kızı kıskanıp bana trip atıyor diye düşünüp güldüm ve telefonu cebime koydum. Bu arada tam gaz aramızda önce 15 yıllık eski sevgilimi öldürüp kimliğini üstüne geçirdiği, şimdide bu gecekini öldürdü diye espriler yapıyorduk kıza. (Gülmeyin demiştim sizlere, MaL yazılı tshirt’ler hikayenin sonunda merch store’da 😝)

Aradan çok bi süre geçmemişti ki yeni kızla öğreti paylaşımımız longboard’dan kamasutra’ya hızlı bir geçiş yapmıştı. Yine kıllanmam gereken noktalar vardı es geçtiğim. Hangi kız sevişirken aynı isme sahip olduğum kız yatakta neler yapılmasından hoşlanırdı diye sorar ki ??? Ok role playing diye bir kavram var ama daha çok fetish kıyafetler ya da dirty talk içeren kısımları çalıştığım yerler. Eski sevgilimle aynı isim soyada sahip kod adı “Melis” olayı fazla kişiselleştiriyordu sanki. Ama yine de seks güzeldi ve konuyu unutmam bir blowjob’a bakmıştı. (Evet biz erkekler bu kadar kolay unutuyoruz herşeyi)

Aradan bir ay geçmişti ki polisin kapıma dayanması ile işlerin boka battığını anlamam bir olmuştu. O gün tuvalete diye gidip kaybolan eski manitanın cesedi denizden boğulmuş bir şekilde çıkmıştı. Telefonunda en son beraber resimlerimiz olduğu için sorguya alınmıştım. Görgü şahitleri vs. derken konu ile suçsuzluğum ispatlanmış ve dosya adi bir boğulma vakası olarak polis raflarında yerini almıştı. Tuhaf olan ise polisin kod adı “Melis”e ulaşamamış olmasıydı. O günden itibaren sanki yer yarılmış ve içine girmişti hatun. Ta ki o gece kapım çalana kadar…

Dışarda yağmur vardı ve sırılsıklam kapıda duruyordu kod adı “Melis”. Sana açıklamam gereken şeyler var dedikten sonra davet etmemi beklemeden dalmıştı içeri. Kendime ve ona bir jack koydum ve dinlemek için yanına gelmiştim ki suratıma sıktığı tuhaf kokulu spreyden sonrası karanlıktı.

Kameraman güzel bir açıdan yerde bağlı bir şekilde yatan bana bir close up al lütfen. Hatta cgi ile birkaç uçan arı bile ekleyebilirsin kovanları daha etkileyici hale sokmak için. Sprey kafa yapmış olabilir mi acaba ???




Kafamı toplamalıyım, filmlerde böyle anlarda bir şekilde kaçar hep kahramanlar. Dediğim an karşımda 2 tane Melis gördüm. Evet, evet yıllar yaşlandırsa da bu oydu. Gerçek olan ve yıllardır görmediğim Melis, yanında da kod adı “Melis”. Mal gibi baktığımı görünce gülmeye başladılar.
Kod adı “Melis”in kendisinin küçük kardeşi olduğunu söyledi. Planlar dahilinde sevişme olmamasına rağmen benimle yattığı için hala ona kızgın olduğunu söylese de, içten içe gurur duyuyor gibiydi kardeşi ile. Zamanında duygularını inciten erkeklerden birisinden daha alacağı intikam bu sayede ihtişamını arttırıyordu sanki gözünde.

Işıkları açtığında arıların kovan olarak kullandığı şeylerin çürümekte olan insan bedenleri olduğunu farketmem midemden gelen kusma isteğini hızlandırdı. Romantik komediden, Tesetere serisine geçmişti kısa film resmen.

Ama her zaman söylerim şanslı bir piç olduğumu. İşlerin en boka sardığını düşündüğüm o an günün süprizini kod adı “Melis” gerçekleştirip elinde tuttuğu bıçağı ablasının gırtlağına sapladı. Sıra bana geldi derken bıçağı üzerimdeki tshirt’e silip gülerek “artık özgürüm” dedi ve arıların kovanlarını devirip samanların üzerine zippo’sunu atıp ortamı ateşe verip binayı terk etti.

Sonra ne mi oldu arılar üzerime saldırır diye düşünürken çıkan dumandan dolayı uzaklaşmayı tercih ettiler. Alevlerin yükselmesi ile beraber çevrede bulunan köylüler de benim hayata dönüş biletim oldu.

İşin özü eski sevgilileriniz ve benzer isimlilerinden uzak durun. Ve içgüdüleriniz size MaL olduğunuzu söylüyorsa bir noktada onları dinleyin. Bunun için bu kadar tuhaf hikaye yaşamanıza gerek yok ;)

Yeni ilişkilere ve yeni arıza hatunlara … Cheersssssss 🍺




3 Haziran 2019 Pazartesi

CEHENNEM

Öncelikle kendime not “Yazı yazma işini bir disipline oturtmam lazım” …

Maalesef yazmaya başladığım ilk günden beri belli bir konu ya da fikre odaklanarak değil, anlık beynimdekilerin kağıda dökülmesi ile oluşuyor hikayelerim. Evet ağırlıklı kadın & erkek ilişkileri ve seks olsa da konularım farklı şeyler de takılabiliyor aklıma. Mesela bu yazının başlangıcı mistik bir görselliğe sahip güzel bir kızla yazışırken başladı. Kendisi ile bir dönem sevgili olmuşluğumuz ve benim her zamanki gibi bunu bok etmişliğim mevcut merak eden varsa :)

Neyse konumuza dönelim, konuşmanın bir yerinde aslında yaşadığımız bu dünyanın biz insanların cehennemi olduğu gibi bilgece ama içeriği tamamen benim hissiyatımdan oluşan bir söz sarfettim. Başa dönersek hiçbir zaman din inancı olmayan bir insan oldum. Din denen olgunun her zaman dönemin siyasetinin oluşturduğu ve insanları yönetmek için bilinmezin verdiği korku ile iyiye ve güzelliğe yöneltmek amaçlı ortaya çıkmış bir şey olduğuna inandım. Ama maalesef iyi niyetli olarak yaratılan bu olguların, ilerleyen dönemlerde insanlığın en büyük kabusuna dönüşmüş olması da aslında birazdan betimleyeceğim “Cehennem” tasvirime beni götüren şey oldu.

Dinler konusunda bu kadar katı olsam da bir Yaradan olduğuna inanan bir insanım. Bildiğimiz kadarı ile evrenin kusursuz işleyişi, insan vücudunun süreli kusursuzluğu, doğa gibi şeyleri görünce bir sanatçıya saygı duymak istiyor insan.

Sizler buna Allah, Tanrı, Sanatçı, Yaradan, Evrenin Ulu Mimarı gibi farklı isimler koyabilirsiniz. Ama iyisi ile kötüsü ile ortaya çıkmış bir düzen var ve bildiğimiz bu düzen içerisinde hayvanlardan bizi ayıran en önemli özelliğimiz, beynimizi kullanma biçimimiz. Beynimiz sayesinde oluşturduğumuz egolarımız, vicdanımız ve yaratma becerimiz sayesinde dünya üzerinde kendimizi her daim diğer canlılardan üstün görmeyi büyük bir övünçle anlattık kendimize. Halbuki bir düşünün bize göre çok daha kısa bir ömür süren insan harici başka bir canlının yaşadığı süreç içerisinde hayattaki önceliği sadece güdüleridir. Nedir bu güdüler hayatta kalmak, yemek, içmek, sevişmek, üremek gibi temel şeyler. Ve sonrasında ölürler, başladığı gibi sessiz sedasız biter gider.

Oysa biz insanlar öldükten sonra bile anılmak isteriz ya koca koca mezar taşlarımız vardır, ya yakılmış bedenimize ait küllerimiz şöminenin üzerini süsler. Dünya üzerinde doğduğu gün öleceğini bilen bir varlıktır insan, oysa hep bunun aksine hareket eder. Daha iyi bir araba, son  model  telefon, en iyi yemek, en güzel kadınla sevişmek … Liste uzar, aslında sadece güdüleriyle yaşamak varken, bize bahşedilmiş bu bilinç aslında kendi cehennemimizi adım adım inşa etmemizi sağlar.



Ölümden sonra ne olduğunu bilmeden bütün hayatımızı ona göre inşa ederiz, bunu yaparken de kendimize yalanlar söyleyerek kandırırız benliğimizi. Oysaki en başa dönmemiz doğanın bize atacağı bir kazığa bağlıdır. Yanardağların aktif hale gelmesi, tsunami, deprem gibi bir anda oluşabilecek doğa hareketlerinin  bütün güncel sistemi dakikalar içerisinde başa döndürecek güce sahip olduğunu hep unutuyoruz.  Bu tarz distopya tarzı korku filmleri aslında bu çöküşün ne kadar hızlı olabileceğini bize zaman zaman göstermektedir. Ama insanoğlu işine gelmeyen şeyleri unutma ve baskılama konusunda her zaman çok başarılı olmuştur.

İşte bu yüzden diyorum ki aslında çok övündüğümüz beynimiz ve olayları sorgulayarak daha iyi arama ve hep daha iyisini istemek bizi kendi cehennemimize hapsetmekten başka bir şey sağlamıyor.
                                                              

Bu yüzden hepinize kendi cehenneminizde mutluluklar   ….