12 Aralık 2019 Perşembe

DÖNÜŞÜM


Doğdum …

Ve her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşıyorum hepiniz gibi …

Ve her geçen gün dönüşüyorum farklı bir varlığa. Bazen daha iyiye, bazen de karanlık tarafa doğru. Ama değişiyorum, hepiniz gibi. Bunun adına yaşanmışlıklar diyebilirsiniz, zorunluluklar diyebilirsiniz, keyfimin kahyası diyebilirsiniz, diyebilirsiniz de diyebilirsiniz. Bugün sadece dürüst bir şekilde hayatımın döngüsü ve değişimlerini anlatmaya çalışıcam. Fazlasıyla içten, bir o kadar maskesiz, aslında bir o kadar da sizleri ilgilendirmeyen.

Diğer çocukların aksine ilkokul bitene kadar dünyanın en içine kapanık, utangaç çocuklarından birisiydim. Nerd denilecek düzeyde ders çalışan, kitap okuyan kendi hayal dünyasıda kalıp dışardan izole olmayı seven. Hala düşünürüm belki böyle kalabilseydim hem kendim hem de hayatına girip sikip attığım bir dolu insan için çok daha hayırlısı olacakmış Ama ne yaparsınız elinizde ki malzeme şu an ki "ben"

Hayatımın ilk dönüm noktası hazırlıkta bana çarpan arabadır sanırım. Okulda resim defterimi unuttuğumu fark edip geri döndüğümde otobüsten inerken kafamı kapıya çarpmam ve o sersemlikle karşıdan karşıya geçmek isterken yola bakmak yerine karşıda ki kızın bacaklarına bakmam ve karanlık… uyandığımda okulun revirinde iki seksen yatıyordum, kol ve kaburgamın kırıldığının anlaşılması ve Fransızca gibi zor öğrenilen bir dilin ilk başında 2 ay okuldan uzak kalmam. O gün başarılı öğrenci hayatımın yerini serseriliğe bıraktığım gün oldu.

Ve ilk aşk … Lisedeydim, herkes gibi platonik aşklarım masumane hoşlandıklarım vardı ki bir tatilde hayatımın ilk ölüm meleğine rastlayana dek. Kendisi şu an iki çocuklu dünya tatlısı bir anne, ama bakışlarında hala o tanıdığım asi ruhunu görebildim resimlerini "stalk"larken yılar sonra. Beni bugün bu kadar acımasız yapan şey onun bana yaptıklarıdır desem abartmış olmam. Çok güzel akıl oyunları içerisinde, ruhuma işkence etti ve dünyaya hazırladı. Tek atladığı şey ise bu konuda o kadar başarılıydı ki yıllar sonra bir gece ilişkimizin üstünden yıllar geçmişken one night stand yaşadığımızda ortaya çıkan zevksiz soğuk bir seksten başka bir şey olmamıştı. Evet o kadar dağlanmıştı ruhum. Sonra gelsin serseri palyaço. İçi dışı seks, ilişkiler, geçtim ismini tipini hatırlamadığım bir dolu kadın. Doymayan bir ruh, doymayan bir açlık, doymayan bir ruh emicilik. Zamanında kızdığım her şey olmuştum ve umrumda değildi.

Sonra ruhumu hala acıtabilecek şeyler olduğunu keşfettim. Mesela en yakın arkadaşlarınızdan birisini intihar ettiği evde polisle bulmak ve mezara vermek gibi. Bu sayede ölümle çok erken tanıştım. Buzdolabı gibi kalmam gerektiğini çok erken öğrendim bu sayede. Sadece bir görevdi geri kalan, giden gitmiş oluyordu, sonrasında yapılanlar geride kalan faniler için ritüellerdi. Bu olaydan sonra kaç kişiyi defnettim, mezarın için girip naaş tuttum fikrim yok. Tek bildiğim baba figürünü kaybettiğimde bütün o sertliği kaybettiğim. O günde yanında hıçkıra hıçkıra ağladığım dostlarım “ben” olmuştu. Onlar sert adamı oynamak zorundaydı.

Sonra hayatın karmaşası başladı, belki de tek sert olunması gereken yerde sert olamadım hiçbir zaman. Ne iş hırsım oldu, ne mevki, ne insanların altını oymak istedim, ne de üstlerine basıp yükselmek. İş benim için sadece para demekti. İş dışında kalan sofistike zevklerime ulaşmak için bir araç. Ne azı ne de fazlası. Bu yüzden de kariyerimin sonunda ağustos böceği gibi büyük sıçmış duvarları izler vaziyetteyim.

Eyyyy La Fontaine yok mu bir “alternative endings” bu masal için. İhtiyacım var buna.



Bu dibe çöküş döneminde ruh emicilikten de sıkıldığımı fark ettim. Belki de hala tekrar bir dönüşüm için şansım var gibi geldi. Evet ruh emmekten vazgeçip tekrar beraber süzülebileceğim bir ruh bulmak iyi gelebilirdi hayatıma.

Not : Bu noktada size tek bir uyarım var ne dilediğinize dikkat edin. Evren sizi ciddiye alıp beklemediğiniz yanıtlar verebiliyor.

Ve dileğim yerine geldi, hiç ummadığım bir anda o ruh karşıma çıktı. Benimle hiç alakası olmayan, hayatında rutinlere ve bunların bozulmasına tahammülü olmayan özgür bir ruh. Ama bir şey vardı ki yıllardır birbirimizi tanıdığımız hissettiren, evrenin kazığı  buydu işte bize. Çok uzun aralardan sonra ruhumu açmaya karar verdim, karşılığı boğuluyorum oldu. Duymayı beklemediğim bir cevaptı …

Yine bir şekilde dönüşemeyen ilkel ruhum dış etkenlere dönüşüp üstüne sahiplenmeyi de ekleyince kaçınılmaz son ayrılık beklenen de hızlı geldi. Hayatımda ayrılıp el ele evine bırakıp yanağına öpücük kondurup arkama bakmadan gittiğim tek ruh olacak kendisi.

Korkuyordu yazacak mısın bunları da diye, ama bu sefer de ben ters köşe yapıp en beklemediği yerden yazmayı uygun gördüm.

Ruhumun kendime bile fısıldamadığı derinliklerinden günümüze bir yazı oldu, sadece kendime …



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.