21 Mayıs 2024 Salı

ADAM AND EVE

Uzun aralardan sonra aşık olup, sonrasında aşk acısı çeken birisi olarak bütün erkekler adına bu talebi bir yazıya dökme zorunluluğum olduğuna karar verdiğimi kamuoyuna açıklayarak yazıya başlamak istiyorum. Neymiş bu zorunluluk derseniz haydi başlayalım.

Öncelikle ilişki denen şey bir protokol sırası ile başlamadığı için her ilişki kendi içinde farklı başlangıçlar ve dinamiklere sahip, bu konuda hem fikiriz. Hayatı daha normal yaşayan insanlar için yavaş bir düzlemde ağır ağır kısık ateşte pişen bir yemek kıvamında olurken, biz serseri ruhlar için genel de hızlı bir fast food arsızlığı ile pat diye içine düşmüş halde bulabiliyoruz.

Biraz açmam gerekirse kısık ateşte pişen yemekte öncesinde aylar süren buluşmalar konuşmalar yemekler gibi süreçler sonunda biraz daha fikir sahibi olarak başlarken insanlar tek bir kriteri sürpriz olarak sona saklıyor “Seks” !!! Diğer tarafta fast food seven biz serseriler için konu “Seks” ile başlarken insanların birbirini tanıması ilerleyen zamana kalıyor ister istemez.

İki yaklaşımın da haliyle artıları ve eksileri oluyor ilişki de olan kişiler için . Her şey çok uyumlu hayatımın aşkı dediğiniz Michelin yıldızlı slow cook bir ilişki de yemek sonunda gelen tatlı ağızda kekremsi bir tat bırakırsa o ilişkinin yürümesi artık sadece kağıt üstünde olacak ya da yıllarca evli kalıp mutluluk pozları veren insanların yıllar içerisinde ayrı yataklarda ve başka bedenlerde birbirlerini aldattıkları sahte evliliklere giden yolun ilk adımı olacaktır. Kimse bana maval anlatmasın lütfen boktan bir seks hayatı olan ilişki ne olursa olsun bitmeye ya da aldatmaya mevcuttur.

Peki gelelim diğer versiyona direk tatlı ile başlanan ilişkilere … Tatlı kötüyse zaten ilişki denmeden one night stand olarak zaten rafa kalkacaktır görüşmeler, tatlının gideri varsa ilk versiyona dönüşecek orta şekerli bir ilişki denemesi yaşanması muhtemeldir.

Peki ya tatlı çok güzelse ???

İşte ağzımıza sıçan sorun burada başlıyor, Adem ile Havva’nın başını yakan elma gibi o tatlı da bir süre sizi bulular üzerinde uçurmaya yetecektir. Hoş biraz akıllı olan insan Adem ve Havva’dan feyz alarak hikayenin sonunun boka batacağını görmelidir, ama hep söylediğim gibi nerde bizde o akıl. Tatlının yarattığı seratonin etkisi ile bir süre çok iyi gider her şey, hiçbir şey gözünüze batmaz , sorun olması muhtemel her şeyi arka plana atıp bir tatlı daha yemek istersiniz ta ki o tatlıların size kilo olarak döndüğünü fark edene kadar. Evet fiziken olmasa da ruhen kilo alıyorsunuzdur, fona attığınız görmezden geldiğiniz o sorunların git gide ruhunuzda ağırlık olarak birikmeye başladığını fark edersiniz, ve eninde sonunda kaçınılmaz son ayrılık …

Peki bu konu ile ilgili çılgın palyaçonuzun şahane bir fikri var desem … İlişki Cv’si

Eski sevgililerinizden en az 3 arayabileceğiniz 3 referans ve güzel hazırlanmış bir dosya içinde ilişki içerisinde karakterinizi anlatan kısa bir karakter analizi. İddia ediyorum ilk zamanları çok sancılı olsa da uzun vade de çok verimli olacaktır bu metot, daha yalansız dolansız, insanların başkası gibi davranmaya çalışmadığı ve sen başlarda böyle değiştin sonradan değiştin nakaratlarını duymayacağınız için. Baktınız her şey güzel ve ilişkiye dönme ihtimali oluşmaya başladı, hoooop dosyalar karşılıklı olarak verilmeli ve ilişkiye geçme kararı bu süreç sonrasında olmalı. Bir dolu gerginliğin bu sayede yaşanmayacağı konusunda garanti verebilirim size. Özellikle ilişkide ki taraflar daha önce evlenip boşanmışlarsa mutlaka eski eşler ile görüşülmeli kanaatindeyim, yoksa her daim bitmek bilmeyen eski eş travmaları bir koz olarak önünüze atılacaktır. Oysa ki karşı tarafın hiçbir zaman söz hakkı olamayacağı için kim haklı kim haksız hiç bir zaman bilemeyeceğiniz travmaların esiri olursunuz ilişki içerisinde. Belki de boşandığınız adam ya da kadın çok haklıydı boşanma kararında, görmüştü siz de evli insanlarla beraber olup arkadan iş çevirme potansiyelinizi, kim bilir belki de oydu iş çeviren arkanızdan.

           

Sonuç olarak referanslar neden mi önemli, karakter analizi kısmında yalan dolan ve manipülasyon yapmanızı engellemek için tabi ki, yoksa çok ahlaklı ve namuslu gözüküp geçmiş kirli sırlarınızla anca kendinizi kandırmayı başarırsınız, maalesef gerçeklerin her zaman ortaya çıkması gibi kötü bir huyu vardır hayatta  …

P.S: Siz yine de beni dinlemeyin sevin, sevilin, sevişin, mutlu olun … Cheers

BoRa a.k.a. PaRaNoYaK PaLyAcO

1 Mayıs 2024 Çarşamba

SUCH A LONELY DAY

Galiba yağmurlu ve kasvetli hava bilinçaltıma böyle oyunlar oynamayı seviyor. Bu sayede güne güzel bir filtre kahve eşliğinde System Of A Down’ın “Lonely Day” parçası ile başladım. Filtre kahve demişken son dönem instagram da sürekli videoları dönen herifin ağzına kürekle vurma isteği olan bir tek ben olamam değil mi ???

Neyse şiddet yok, sakin bir insan olma yolunda kendimi eğitiyorum 48 yıldır … Yani kısaca bir bok eğitememiş olduğumun itirafı sanırım bu satır, neyse önümde bir süre daha var Allah’tan ümit kesilmez. Neyse konumuza dönelim parça bir insanın kendini en yalnız hissettiği anı anlatıyor arada aşk acısı kırıntılarıyla, oysa neden yalnızlık hep aşka bağlanmak zorundadır ki ? Gayet bilinçli bir tercihtir oysaki, kalabalık içinde yalnız olmaktansa bilinçli bir yalnızlık.

Gidip doğaya kaçın ormanda bir kulübede tek başınıza yaşayın değil tabi ki de demek istediğim, ama yalansız dolansız, daha sakin bir hayatta mümkün. Bilmem belki de artık yaşlandığımı kabul etme zamanım geldi de geçiyor, hatta en son boomer olduğumu bile kabul ettim çok sevdiğim bir arkadaşım oğluyla beni ziyaret ettiğinde. Hala çok hayatın içinde olduğumu, trendleri takip ettiğimi iddia eden ben, arkadaşımın oğlunun anlattıklarının çoğunun ne olduğundan haberim bile yoktu. Evet zaman ilerliyor sevdiklerimiz birer birer aramızdan ayrılıyor, sıra eninde sonunda bize gelecek ve doğduğumuz ilk gün bildiğimiz filmin sonu ile yüzleşeceğiz. Peki bunu sahte bir kalabalık içinde mi yoksa kendi kendimize yaşayacağız galiba ana konu bu. Eskiden kalabalıklar için de olmayı seven ben gün geçtikçe yalnızlığı tercih eder oldum. Güne huzur içinde başlayıp, kahve üzeri spor ve sonrasında müzik eşliğinde geçen bir gün. Evet beklentilerimi düşürdüm, heyecanımı kaybettim, gördüklerim karşısında şaşırmamaya başladım. Belki de sorun bu fazla hızlı yaşadıktan sonra hiçbir şey şaşırtmamaya başlıyor sizi, iyi ya da kötü olması da farketmiyor. Heyecanınızı yitiriyorsunuz, hep bir adım önde olup olacak olanın gerçekleşmesini beklemeye başlıyorsunuz, bu da insanı o yalnızlık duygusu ile yaşamaya itiyor.

Siktir edin benden bahsediyoruz, 3 gün sonra hayat ne kadar güzel aşık oldum diye de yazabilirim. Ya da son yaşadıklarımdan sonra aşka tövbe edip kendi kabuğumda ne kadar huzurlu olduğumu övmeye de devam edebilirim. Yalnız kalıcam dedikten sonra ay sonunda çok sevdiğim bir mekanda plaklarımın başına geçip 2 saat dinlemeye gelenleri de eğlendirebilirim.

Tek bildiğim arada bir nefes almaya ihtiyacımızın olduğu, siktir edin gereksiz kalabalıkları, 1 günde olsa yalnız kalın gerçekten yalnız. Kapatın telefonunuzu, uzak durun sosyal medyadan, hayatın içine karışın, içinizden geldiği gibi bir gün yaşayın başkalarına ispat etmek zorunda olmadığınız. Sadece anı yaşayın ve keyfini çıkarın yalnızlığın.

Sonra mı dönün o kaotik yaşamlarınızı açın ve “Lonely Day” dinleyin yeni favori içkim Jim Beam Red Stag eşliğinde.

Cheers all

Bora a.k.a PaRaNoYaK PaLyAcO