“Flört
Fransızca flirt
1. isim Kadınla erkek arasındaki duygusal ilişki.
2. isim Birbirine duygusal ilgi duyan kadın ve erkek”
TDK’ya baktığımızda flörtün kelime anlamı olarak bunlar
çıkıyor karşımıza. Halbuki daha geçen gün bir kız arkadaşım bunun hayata bakış
açısı olduğunu bir ağaçla ya da hayvanla da (Evet doğru bildiniz bunu söylerken
bana bakıyordu ) flört edilebileceğini söylemişti.
Tabi ki bu noktada farklı bakış açıları olsa da genel
anlamda insanlar arası bir ilişki öncesi durum değerlendirme süreci olarak
düşünebiliriz flörtü. Karşılıklı hamleler yapılarak tepkiler ölçülür, minik
oyunlar ile ilgi ve alaka arttırılmaya çalışılır vs vs …
Keyifli süreçtir aslına bakasanız, ama bunu hayatınıza
yaydığınız noktada sadece oyun olarak görmeye başladığınızda mesleki
deformasyona dönüşebiliyor insafsızca. Peki flörtöz olmak dışardan nasıl
algılanmakta. Kendi adıma konuşmam gerekirse, buzla örtülü bir gölde yürümek
gibi. Hep ince bir çizgi var konunun bambaşka bir yöne çekilebileceği.
Son dönemin popüler sosyal medya uygulaması Clubhouse’da
bana atfedilen tanım “Flörtöz” olduğu için irdelemek istedim sanırım. Genel
kanı herkese mavi boncuk dağıttığım ve ne bok yediğimin belli olmadığı.
Doğruluk payı var mı bu ithamın, açıkçası bilmiyorum … Hayatım boyunca karşı
cinse ilgim ve şeytan tüyüm çok fazla oldu. Bu yüzden de bu tarz iletişim bana çok
doğal gelse de insanların çoğu için fazlsıyla korkutucu bu tarz bir ilgi ve
buna nasıl cevap verebilecekleri kodlanmamış genlerine. İşin şamatasına bakmak
yerine kafadan evlilik planlarına girmek oluyor DNA kodu insanların.
Halbuki tadında flörtöz tavır, her ortamda hem ilgi çekici
olmanızı ve gerçekten istediğiniz birisi varsa ona yakınlaşmanızı sağlayan
güzel bir özelliktir. İlişki koçuna da bağladığıma göre hayatımın iyice boka
bağladığını anlamanız lazım. Geçtiğimiz 3 aylık dönemde pandemi vs derken saçma
sapan bir hastalık geçirerek hayatımı sorgulamak zorunda kaldım.
Yazılarımı okuyanların az buçuk bildiği gibi hayatı şuursuz geceler, kadınlar, seks, içki ve motor olan birisinin uyandığı anda hepsinin elinden alındığını düşünün. Haaaaah işte benim üç ay önce ki halim. Ya keşişe bağlayıp ulvi bir insan olup aydınlanacaktım ya da intihar edecektim. Allahtan hayat benden daha mantıklı da üçüncü bir seçenek olan c şıkkını seçti benim için ve iyleştim. O süreçte de Clubhouse sayesinde sanal sosyalleşme ile hem çok iyi dostluklar edindim, hem de sanal da olsa çapkınlık serüvenlerimi flörtöz personamla sürdürebildim. (Tamam, tamam hepsi sanal olmayabilir hala o kadar uslu bir çocuk değilim)
Ve pandeminin etkisinin azaldığı bu günlerde benim de
hastalığım %90 civarında iyileşmiş durumda. Ve tabi ki bunu o ekiple beraber
gerçek hayatta rakı kadehlerimizi birbirine vurarak kutlayıp bu dostluğu
pekiştiricez.
Diyebilirsiniz ki bundan bize ne, biz niye maruz kaldık bu
yazıya …
O zaman Clubhouse’da kendi kanalım olan “ 40+” ta ki repliğimle bitiriyorum bu yazıyı :
“Üzgünüm ama burası benim çöplüğüm ve bu yazı da onlara kendi tarzımla teşekkürüm”
Bora a.k.a PaRaNoYaK PaLyAcO
“ . İşin şamatasına bakmak yerine kafadan evlilik planlarına girmek oluyor DNA kodu insanların.” Narsistlerin bu emmeye de gömmeye de gelmemesini napıcaz be Kamil! Adamın biri kadının birine zamanın birinde şöyle dedi” sen nasıl kadınsın işin gücün içelim eğelenelim sevişelim” Evlilik kodu olmayan samimi yaşayan insanların da günün sonunda eleştirildiği nokta yine evlilik kodundan yana oluyor.
YanıtlaSilAma kafamız nassssı güzel 😁
SilYok efendim öyle değil o. Filmde kaptan sorar:”Ben de yemişimdir di mi”.
YanıtlaSil