İyi geceler sayın dinleyen sizinle yatmış mıydık ?
90’ların sonu ve 2000'lerin ilk başında Kent Fm’de ki radyo
programı “Kaybedenler Kulübü” nün efsane repliğiydi. Kaan Çaydamlı ve Mete
Avunduk bize dışardan şaşalı gözüken ama içlerinde yaşadıkları kaybeden olma
ruhunu paylaştılar programlarında. Sonrasında yeni nesil onları filmlerden
tanısa da (Aklıma gelmişken Kaybedenler Kulübü Yolda neden hiçbir yerde yok
???) işin özü ruhu radyo zamanlarındaydı.
Dışardan bakıldığında kültürlü, altlarında motorları, gece
hayatında istediğini elde eden, yarın yokmuş gibi yaşayan 2 karakterdi. Ama ne
zamanki radyoda alkolün de vermiş olduğu yetkiye dayanarak ruhlarını açmaya
başlıyorlardı, o zaman neden programın isminin “Kaybedenler Kulübü” olduğunu
iliklerinize kadar hissediyordunuz.
Gençtim yaş olarak onları dinlerken, bazı şeyleri
özümsemek için yaş alması gerekiyormuş insanın. O zaman gülüp geçtiğimiz, “yaaaaaa
bırak bunlar mı kaybedenler” dediğimiz insana dönüşmekmiş sanırım hayat ve
belki de olgunlaşmak.
Bu yazıyı yazdığım günün ertesinde 45 yaşıma girmiş olucam (Kutlamalar başlasın...) .
Ruhum hala ergen olsa da , binlerce ah almış olsam da, bedenime hiçbir dönem
çok iyi davranmamış olsam da hala yaşıyorum görüldüğü üzere. Daha ne kadar
sürer, ya da sürmeli mi sorularına cevabım yok. Çünkü dönem dönem dışardan en
parıltılı hayatı yaşadığınız düşünülen bir süreçte aslında dibi görmüş
oluyorsunuz.
Hayatım şu an çok benzer Kaan ve Mete’ye, o yüzden de
Clubhouse’da ki kulübümün ismi “40+” olmasına rağmen başlığı hep “Kaybedenler
Kulübü”. Belki gençken onlara çok özendiğim için benzer bir düşüşü aynı şaşa ile beni dinleyenlere sunuyorum bu interaktif sosyal medya platformunda.
Eğleniyorum, eğlendiriyorum, yeni dostlar ediniyorum, seks hayatımı yeni insanlarla
zenginleştiriyorum, hatta bu kısmı gayet açık göstere göstere yapıyorum
kanalın en sevdiğim renkli simalarından Mehmet Abi’nin dediği gibi. Peki günün
sonunda ne hissediyorum, derin bir boşluk…
Dünkü paylaşımlarımı görenler içlerinden ibneye bak yine Harley’ine atladı geziyor, oooo yemek yediği mekana gel, ooo kızlar da var yanında vs vs derken, beynimin tek huzur bulduğu anın o iki tekerin üzerinde giderken olduğunun haliyle farkında değiller. Ne zamanki eve dönüp beynimi susturamamaya başlıyorum, o an düşüş ve öze dönüş kaçınılmaz son oluyor. Belki de bu yüzden yüzyıllardır kullandığım nick’im PaRaNoYaK PaLyAcO, her daim dışarıya karşı o maskeyi takma ihtiyacı hissetmemden mütevekkil. Gerek duymuyorum insanların diğer beni tanımasına. Ama gel gör ki bu hep böyle olmuyor, arada pat diye karşınıza bir kadın çıkıp bütün fabrika ayarlarınızı bozabiliyor işte. Oysa ki iki tarafın da zevk aldığı bir günah gecesi sonrası ilişki isteği en son akla gelen şey olmalıdır benim gibi insanlar için. Fakat gelin görün ki aslında benim gibi insanların ilişki için olmazsa olmazıdır bu tarz bir gecenin yaşanması ve içindeki o sönmüş yanardağın derinden gelen bir kıpırtıyla hareketlenebilmesi.
Peki mutlu olmam gereken bu anda neden mi yine kendimi kulübün üyesi
olarak görüp bu yazıyı kaleme alıyorum (Kalemmiş kıçıma anlat sen onu bildiğin
klavyede yazıp yazıp düzeltiyorsun …) . çünkü ne zaman bu his içimde uyansa
özümde bu histen ne kadar korktuğumu fark ediyorum. Diğer parıltılı hayat
rolünü oynamayı ne kadar iyi biliyorsam, bu kısım da dersimi en çalışmadığım
bölüm hayatımla ilgili. O yüzden ki çuvallıyorum genelde ilişki kısmında. İşte
bu yüzden de “Kaybedenler Kulübü”nü her aklıma getirdiğimde çok iyi anlıyorum
onları. Onlarda bilmiyordu, işin kolay kısmı olan gırgır şamata, içki, seks hayatın
hızlı öğrenilebilir ve kolay adapte olunabilen gerçekleriyken, duygu kısmı yaş
aldıkça sertleşen magma kabuğunu kırılması ve içine girilmesi zor hale
getiriyor.
İşte bu yüzden çokta kafaya takmayın hayatı, içinizden bir
şey geçiyorsa söylemekten çekinmeyin hem sizin hem kaşınızdakinin kafasını
karıştırma pahasına da olsa. Bu yüzden yazıyı iki “Kaybedenler Kulübü” repliği
ile bitiriyorum. Hangisi size uyuyorsa ordan devam …
“Aşık olmak anlık bir şey. Birden her şeyin çok parlak
göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm
yemeklerin, çok daha lezzetli olduğu bir an bu”
“Yine sabah olacak, yine yeni bir gün başlayacak ve ben yine
öleceğim”
BoRa a.k.a. PaRaNoYaK PaLyAcO