13 Temmuz 2019 Cumartesi

ARAF


Ne boktan bir histir arafta olmak. Ne istediğiniz yerdesinizdir, ne olmak istediğiniz. Derin bir sıkışmışlık duygusu ile belirsiz bir zaman dilimine hapsolmuşsunuzdur. Einstein’ın zamanda izafiyet kavramını keşke daha iyi irdeleseydim dersiniz kendinize. Sonuç hala başladığınız noktadan bir adım ileri gitmemiş bir halde boş boş otururken bulursunuz kendinizi. Hayatınızı sorgularsınız, kendinizi sorgularsınız, isteklerinizi, pişmanlıklarınızı, elinizden kaçanları, hiç elinizde olamayanları …

Sonuç … Lost dizisinin finali gibi boktan buruk bir tattır damağınızda kalan.  Halbuki oraya gelene kadar güzeldir genelde, ne zaman ki kafada sorular belirir arafın karanlığı ruhunuzu ele geçirir. Çok klişedir, dün geçmiştir, yarın bilinmezdir,  var olan şu an nefes aldığınız andır, aslında o da araftır. Ölüm ile doğum arasında kalan, hepimizin yaşam olarak adlandırıp, büyük anlamlar yüklediğimiz o zaman dilimi.



İlişkilerde böyledir tam olarak. Başladığınız ve heyecanın tavan yaptığı o doğum anı ve heyecanı kaybedip kafanızda sorular oluşmaya başladığı an arasında kalan araftır ilişki diye yaşadığımız. Bütün o tutkulu sevişmeler, ilk öpücükler, heyecanlar, kavgalar, sinirler, stresler, tutkular … Hepsi ölümle yaşam arasında ki his ile aynıdır. Hayatımız gibi ilişkiler de doğar ve ölür. Doğanın kanunu maalesef. Tek farkı ilişkilerde araf hissi hep sonda gelir insana. Sorgulama aşamasında belirsizlik dank eder. Oysa ki ilk andan sona ana kadar araftır yaşanan. Ne zaman başladığı ve bittiği belirsiz. Bazen bir sevişme yıllar sürmüş gibi gelirken, aynı evin içinde geçirilen günler hatta aylar çok kısa gelir insana.

Keşke o ilk duyulan heyecan yaşasa içimizde araf sonlanana kadar, bari o kadar bir lüksümüz olsa deriz içimizden. Oysa en tatsız anda kafada sorular dolanmaya başladığı an arada kalma hissi doldurur ruhunu insanın. Gereksiz kafaya takmalar, soru işaretleri belirir benliğinizde. Ve çıkmak istersiniz araftan, ölmek istersiniz ki yeniden doğabilesiniz. Kesip atarsınız, yok edersiniz yaşananları ve o ölüm duygusu ile araftan çıkıp huzura erersiniz. Şanslıysanız yeniden doğar yeni heyecanlara yelken açarsınız, değilseniz deja-vu halinde arafta yaraladığınız ruhlarla dolu bir odaya hapsolup cehennemi yaşarsınız.

Bence doğru, cennette cehennemde bu yaşadığımız dünyada. Hatta yaşadığımız arafta hepsi. Bu yüzden kesin bağlarınızı bir an önce ölmekse çözüm öldürün ruhunuzu. Kim bilir belki yeniden doğarsınız …


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.