“ Yoruldum!
E tabi her yere koş, koşuştur her yere borç!
Bi sabit kalsam, ki kalsam bile sallanır ritme şu kafam durmaz.
Yoruldum! ben, her yere koş, desem de herşeye boş, bi sabit kalsam yinede kafam Atar bu seferde elim durmaz!
Keşmekeş her yer.
Yoruldum mesken ederken
Bu şehri ve tez gezegenden
Uzaklaşıp gezmeden evvel
Doydum bi kesme şekerle
Duramadım pes demeden ben
Kan aldı resmen ebemden bu hayat ve yoruldum! ”
Bi sabit kalsam, ki kalsam bile sallanır ritme şu kafam durmaz.
Yoruldum! ben, her yere koş, desem de herşeye boş, bi sabit kalsam yinede kafam Atar bu seferde elim durmaz!
Keşmekeş her yer.
Yoruldum mesken ederken
Bu şehri ve tez gezegenden
Uzaklaşıp gezmeden evvel
Doydum bi kesme şekerle
Duramadım pes demeden ben
Kan aldı resmen ebemden bu hayat ve yoruldum! ”
Sözler Ankara çıkışlı ve son dönemde duyduğum en keyifli
altyapıya sahip Voodoo grubunun “Yoruldum” parçasına ait.
Gerçekten hepimiz yorgunuz artık. Hayattan, iş hayatından,
aşk hayatından, gel gitlerden, güvensizliklerden, inançsızlıklardan ...
Yorgunluk arttıkça insanlarla iletişim de zorlaşmaya başlıyor.
Çünkü bir cümleyi daha bitirmeden gelecek cevabı tahmin eder hale geldi
insanlık. Hayat size kırk yılda bir süpriz yaşatınca dört elle sarılmak istiyorsunuz, ama gel gör ki bu sefer de karşı taraf ruhen o kadar yorgun oluyor ki o
sizi kategorize edip uzak durmayı tercih ediyor. Bu seferde siz karşı tarafa
samimiyetinizi ispat etmek gibi saçma bir kafaya girip yorgunluklarınıza
yenisini katıyorsunuz. Kısır döngü vesselam. Halbuki yaşam hala güzel
süprizlerle dolu keyfini çıkartmasını bilene. Bir dolu insan (ki buna bende
dahilim) yaşadığımız güzelliklerin farkında bile değiliz. Mızırdanmayı tercih
ediyoruz şükretmek yerine. Bugün çok sevdiğim bir arkadaşıma iş hayatımdan ve genel
gidişattan mızıldarken kız gerçek hayatı yüzüme tokat gibi yapıştırdı.
Gerçekten iş hayatı çok kötü gidiyordu ve geçen hafta babasını kaybetmişti. Ne
anlatıyordum ki ben ???
Arada utanma güdüsünü hatırlamam lazım. Evet hepimizin derdi
kendimize göre çok büyük olsa da büyük resmi de kaçırmamalı insan. Halbuki hayat aynen
parçada ki groovy ritim gibi ( Yok canım bu kadar yazı okudunuz ve hala parçayı
fona açmadınız mı ??? ) bütün olumsuzluklara rağmen fonda bir yerlerde Adile
Naşit ve Münir Özkul görme ihtimaline sahip. Her ne kadar siz Türk filmi
naifliğini “Neşeli Günler” edasında düşünseniz de yorgun ruhlar sizi bir anda “Issız
Adam” yapabiliyor. Türk sinemasına selam durup kıvrak bir çalımla konu
değiştiriyorum. Hımmm bunu kimden öğrenmiştim acaba ???
Yorgun olduğumuzu kabullendiğimize göre bunu aşmak için neler yapabiliriz. Katmandu ya
spiritüel bir seyahat edip arınmalı mı ? Yoksa Amsterdam’a gidip farklı bir
yükseliş moduna mı geçmeli ?
Görüldüğü gibi hepsi fasa fiso anlık olarak bilinçaltınızı
karıştırsanız bile döndüğünüz noktada eski kafalara dönmeniz çok kısa sürecektir.
Aslında mutluluğu uzakta aramamak lazım. Geçtiğimiz haftasonu sevdiğim bir
arkadaşım evlendi. Bir gece önce 1 litre Jack i devirmeme rağmen motoruma atlayıp
önde gelin ve damadın kullandığı bir vespa nın olduğu motosikletlerden oluşan
bir düğün konvoyunda buldum kendimi. Bir süre sonra garfield gibi gülümsüyordum
konvoyun arkasında motorumla homur homur giderken. İnsanlar çevreden
hayranlıkla onlara bakıyor, kızlar gelinin yerinde olmak için fotoğraf çekme
yarışında ve en önemlisi arkadaşlarım çok mutluydu. Ve bende yüzümde gülümseme
konvoyun içerisinde keyfin doruk noktasındaydım. Kartlarınız hep açık olsun,
yüzünüz gülsün, yorgun insanları hayatınızdan uzaklaştırın keyifli kişilere yer
açın ki o pozitif ruh hali size de bulaşsın.
Yoksa VooDoo’nun dediği gibi “Kan aldı resmen ebemden bu
hayat ve yoruldum!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.