27 Eylül 2023 Çarşamba

I DON’T REALLY KNOW WHAT SORRY MEANS

 

Sözü söyleyen kişi tarihin en acımasız seri katillerinden Charles Manson olsa da sözün haklılığına katılmamak elde değil. Aslında onu seri katilden ziyade psikopat bir manipülatör olarak adlandırmak daha doğru sanırım. Bu cümlesi de kendi içinde bir rahatlaması diye düşünüyorum. Bu cümleyi kendi sesinden duyduğum ilk an Paradise Lost’un Draconian Times albümünde yer alan  Forever Failure parçasının kapanışındadır. (Not: Aralık’ta gerçekleşecek  Paradise Lost konserinin 001 numaralı bileti bende, Kemancı konserinde grubu canlı izlemiş olan varsa bulsun beni konserde :p )

Evet insanız, doğamızda hata yapmak var, ama hata olarak nitelendirdiğimiz sonuçlar karşısında vicdan azabı çekermiş gibi yapıp özür kelimesi arkasına saklanmak en kötü özelliğimiz. Siz hiç doğada böyle bir şeye şahit oldunuz mu, bir avcının başka bir hayvanı katlettiği an vicdan azabı çektiğini ya da hayatta kalmak için başka bir varlığın elinden yiyeceğini alıp onu ölüme terk ettiğinde üzülüp özür dilediğini …

Asla…



Çünkü doğa güçlüyü sever, günahıyla sevabıyla. Aslında doğru ya da yanlış yoktur, anlık seçimler belirler hayatın gidişatını ve devam eder hayat denilen döngü ölüm denen gerçekliğe kadar. Sonrası bilinmezlik, din adı altında bilinç altına işlenen korkular ölüm sonrası bir gerçeklik olduğuna inandırmaya çalışır insanı. Çünkü o korku olmazsa insanı durduracak, içinde ki hayvani dürtüleri bastıracak bir şey yoktur. Dinin yetersiz olduğu noktada ise , ahlak ve toplum normları devreye girer. Bunlara uymayanlar ise sistem tarafından dışlanarak elimine olur ve bilinçaltına işlenmiş dogmalar ile kaplı bastırılmış hayatları sürer sorunsuzca. Doğru ve yanlışlar içeren, hem vicdanen hem de kanunlar ile sınırları çizilmiş hayatlarımız sürer gider. Belki bu yüzden aykırı gözüken her şeye karşı bir öfke vardır bu dogmalar içinde büyüyen insanlarda. Korkarlar bilmediklerinden , her şey sadece kendi bildikleri gibi olsun isterler. Kendi karanlıklarının bütün renkleri soldurmasını isterler, gökkuşaklarından korkup, kadınların saçlarının gözükmesinden endişelenirler.

Böyle yazınca distopyalar için bile çok ağır gözüken bu normlar günümüzün gerçekleri olmuş durumda. Toplulukları yönlendirmek ve manipüle etmek hiç olmadığı kadar kolay olumlu ya da olumsuz yönde sosyal medya sayesinde. Ne için yapılıyor peki bütün bunlar para, statü, saygı, ego, din ???

Gerçekten bilmiyorum, bilmek gibi bir isteğim de yok. Sadece tiksinerek bakıyorum artık bütün bu olanlara, sınırsız olasılıklara bezeli hayatlarımızı bitse de gitsek kıvamına getirenlere. Ama hem lanetim hem de şansım olan iki şey güçlü kalmamı sağlıyor hayatta. Bir tanesi hala yazabiliyor olmam, içsel bir kusuş hayata karşı her seferinde beni özüme döndüren, ikincisi ise kadınlara karşı hep yanımda olan şeytan tüyüm. Yazı kısmını zaten biliyorsunuz okuduğunuza göre, şeytan tüyü kısmı ise tanık olanların arkamdan kulağımı çokça çınlatıp sonrasında beddualar ettiği kısım sanırım. Oysa hep net oldum kadınlara karşı, seviyorum onları ve yaşadığım sürece de sevmeye devam edeceğim kesin. Evet kırdıklarım olacak, çok zevk verdiklerim olacak, öfke ve aşkı aynı anda hissettiklerim olacak, acılar olacak, memelerini merak ettiklerim olacak (özellikle göğüs uçlarını, tabi ki sana söylüyorum bunu :P ) , kırdıklarım olacak, beni kıranlar olacak ama asla tek bir şey olmayacak özür kısmı... 

Ne yaptıysam bilerek isteyerek yaptım ve Charles Manson’ın dediği gibi

I don’t really know what sorry means…

PaRaNoYaK PaLyAcO