Teknoloji hayatımızı ele geçirdikçe korkularımızda evrilerek akla gelmeyen hallere bürünmeye başladı. Bu korkuları ele alarak tedirgin ederken düşündüren ve ara ara hınzır gülümsemeler bırakan Netflix dizisinin ismi “Black Mirror”. Özellikle "Chat Gpt" ve "AI" teknolojilerindeki hızlı gelişmeler , deep fake adı verilen teknoloji sayesinde olmayan görüntülerin inanılmaz şekilde yaratılma süreçleri gelecekte hepimizi oldukça tedirgin edecek gibi gözüküyor.
Neyin gerçek neyin sanal olduğunu anlamadığımız bu ilerleyen
distopya sürecinde akıl sağlığımızı korumak için kendimize "Interstellar" filminde olduğu gibi bir konstant belirlememiz gerekli ya da "Matrix" moduna
geçip mavi hapı seçerek sanal gerçekliğe kendimizi teslim edip keyfini sürmemiz
gerekli olacak gibi gözüküyor.
Bu kadar popüler dizi ve film örnekleri verip kendimi
popüler kültür gurmesi ilan etmek gibi bir derdim olmadığı konusunda size
garanti verebilirim . Bütün olay çok yakın bir arkadaşımın hayat karmaşası
içinde yaşadığı düşük bütçeli “Black Mirror” bölümü tadında ki birkaç saati
için sizleri hazırlamak. Yoksa bana kalsa hep sal gitsin anın tadını çıkar, bu
düsturumda hala bir değişiklik yok, aynen global dünyanın olmadığı gibi.
Bakınız "Twitter"ın en ufak stratejik hatasında haftasına "Threads" dünyamıza
girdi bile. Bu arada kafes dövüşü fikri bana hala çok eğlenceli geliyor Mark Zuckerberg
ve Elon Musk arasında gerçekleşecek olan. Neyseeeee konumuza dönelim.
Hikayemizin ismi "Mimar ve Dev Karıncalar"
Her şey karısının oğluyla tatile gitmesi ile başlamıştı,
zaten evde tek başına vakit geçirmeyi sevmeyen bir insandı mimar. Mutluydu
üçünün beraber olup vakit geçirdiği düzenden, insan sesi ve hareket iyi
geliyordu belki de yuva denen kavramın oluşması için. Ama gel gör ki önümüzdeki 3 hafta boyunca yalnız kalacaktı evde. En ufak ses duyduğunda kapıyı
kilitleyip kilitlemediğinden şüphelenecek, koridora çıktığında eli silahlı bir
yabancı ile karşılaşmamak için dua edecekti. Abartıyorum dedi içinden, bunca
yıldır aynı evde oturuyoruz en ufak bir tatsızlık yaşanmadı, çocukluktan kalma
bilinç altına işlemiş dogmalar diyerek mutfağa geçip bir kahve koydu kendine.
Tam o esnada mutfak camından içeri giren karıncalar ile göz göze gelmesi bir
oldu. Hay aksi yine mi dedi istemsizce, ev 4. katta olmasına rağmen daha önce
de bu küçük istilacıların saldırısına uğramıştı mutfakları. Offf karım burada olsa
bilirdi nasıl çözüleceğini bu sorunun diye iç çekerek kahvesinden bir yudum aldı ve telefonundan karıncaları
ne uzaklaştırır diye "Google Search" e yazmaya başladı. Tahmininden daha kolay
bir çözümdü karşısına çıkan “ Küflü Limon”. Dolabı açıp eline geçen 3 limonu
parçalara ayırarak karıncaların camdan içeri girip başta mutfak olmak üzere
diğer odalara uzanan yollarına barikat halinde serpiştirdi limonları. Nasılsa birkaç
güne küflenir onlar da bu savaştan vazgeçer diye geçirdi içinden ve şantiyeye
gitmek için çıktı evden.
Zor geçen günün ardından eve geldiğinde limonlar küflenmeye başlamıştı pek bir azalma görülmese de karınca sayısında. Zor bela yatağın yolunu bulup bayılırcasına uykuya dalması bir olmuştu. Ter içinde gözlerini açtığında saate baktığında gece 3 olduğunu gördü. Bir tuhaflık hissediyordu vücudunda sanki her tarafında karıncalar gezmiş gibiydi, saçmalama dedi kendi kendine, duş yapmadan yattığım için suçluluk psikolojisi sadece bu dedi koltuk altını koklarken. Koridora çıktığında ayağının altına yapışan limona basıp kaymaktan son anda kendini kurtardığında ufak bir afallama geçirdi. Duvar diplerine koyduğuna emindi limonları, herhalde o yorgunlukla yatak odasına geçerken çarpıp yerini değiştirmiş olmalıyım dedi içinden. Ama kurt düşmüştü içine, önce mutfağa gitti dolabın yanına ve kapıya doğru yere koyduğu limon parçaları yerinde yoktu. Ufaktan bir tedirginlik baş gösterse de delirme mimar diyerek diğer limon koyduğu yerleri kontrol etmeye devam etti. Bir kısmı hiç yokken, çoğunun yeri de değişmişti. İş şakada düşük bütçeli korku filmine dönüyordu yavaştan. Ya gerçekten limonları taşıyan karıncalar kendisine bir ders vermek için uyurken vücudunda gezinmeye karar verdilerse, kafasında evde yanlız kalmak ile ilgili binlerce boktan senaryo kurduğunda bile aklına gelmeyen 80'ler düşük bütçeli bir korku filminde ölen gözlüklü mimar mı olucam diye düşünürken buldu kendini. Bir yandan saçmalama derken bir yandan da yatağın altına fener tutup kendisine saldıracak karıncalarla yüzleşmeye çalışıyordu.
Sabaha kadar kahve eşliğinde
salonda televizyon karşısında uyumamayı başardıktan sonra 9 da karısını aramaya
karar verdi. Karısı telefonu açtığında kendisinden
gelen bitkin ve tedirgin alo bile yetmişti paniklemesine. Mimar bir mahcubiyet
ve tedirginlik ile olan biteni karısına anlattığında karşıdan önce bir
sessizlik sonrasında bir kahkaha tufanı gelmişti. Al işte dedi ben burada
karıncalara yem olma riski altındayım o benim bu halimle eğleniyor. Kahkahalar 5 dk sonunda bittiğinde karısı zor bela gülme krizinden
çıkıp kendisine evdeki robot süpürgeyi gece otomatik çalışmaya ayarladığını ve
temizlik esnasında limonların yerini muhtemelen onun değiştirdiğini söylerken
ikinci bir kahkaha tufanı içinde görüşürüz diyerek suratına kapatmıştı bile
telefonu.
Sonuç, mimar hayatta, evde ki temizlik robotundan artık
nefret ediyor ve hayatı kolaylaştıran bu cihazların bir gün bizi öldüreceğinden
en az karıncaların kendisini yiyeceğinden emin olduğu kadar emin :))))))))
BoRa a.k.a PaRaNoYaK PaLyAcO