Sanırım hepimizin hayatta kendine ait “mojo” ları olduğu
konusunda hemfikiriz. Kimimiz fiziksel özellikleriyle çevresine büyülerken,
kimileri bu işi beyini ve çenesi ile yürütür, kimisi şanslıdır hiçbir şey
yapmasına bile gerek olmaz, kimisi ise her daim şanssızdır, ne yapsa olmaz.
Ben her daim çenesiyle "mojo"sunu etrafa yayanlardan oldum,
şans da buna eşlik etti. Genelde hep doğru yerde, doğru zamanda ve doğru hamlede
bulundum. İçinizden geçen bi siktir git bize ne bundan kısmını geçtiysek asıl
konumuz olan Beyoğlu’nda bir dönem haftanın 3 gecesi takılıp müzik dinlemeye
gittiğimiz mekan olan Mojo’ya dönebilirim.
Her Cuma olduğu gibi yine Circus dinlemek için en sevgili
wingman’im ile önce evde içmeye başlamış, sonra ailemizin barı olan Pendor’a
geçmiş, sonrasında gecenin asıl hedefi olan Mojo’ya varmıştık Circus dinlemek
için. Alkolün de vermiş olduğu güven ve yetkiye dayanarak ortamın en ateşli
erkekleri olduğumuza güvenimiz tam, mekandakilerin yarsını tanımanın verdiği
rahatlıkla içmeye kaldığımız yerden devam ederken bir yandan da gecenin sonunu
potansiyel beraber noktalayabileceğimiz adayları kesiyorduk.
Evet o zamanlara şimdiye kadar göbeğim bundan daha az
heybetli ve daha gençte olsam, anlatmış olduğum özgüveni hak edecek kadar bir
giderim yoktu haliyle. Boynumda o dönem çıkarmadığım tasmam, altımda bol bir
Jean, üzerimde rahat bir t-shirt ile eğlenen bir insandım altı üstü. Gece
ilerleyip alkol seviyemiz tamamen kontrolden çıktığında aslında güzel müzik ve
eğlenmek haricinde bir hedefte kalmamıştı bünyemde, ta ki dans ederken birisinin
tasmamı çektiği ana kadar.
Önce wingman’e sert bir bakış atıp, “ooolm kazık kadar
adamsın yapma aq saçma sapan şakalar” desem de, arkadaşımın suratında beliren
ne anlatıyorsun saçma sapan bakışını görünce konuyla ilgili olmadığını
anlamakta gecikmedim. Dönüp arkama baktığımda alakasız 2 kız ve 1 erkekten
oluşan küçük bir grup haricinde potansiyel suçlu görmemiştim. Kafam güzel hayal
gördüm herhalde dedikten 5 dk sonra aynı şey tekrar yaşanınca sert bir şekilde
arkamı döndüm ve o iki kızdan minyon olanı ile göz göze geldim.
- Çok pardon ama neden tasmamı çekiyorsun ?
- Bilmem hoşuma gitti sanırım.
- Her hoşuna giden şeye böyle mi tepki veriyorsun
?
- Düşünmüyorum genelde
Daha cümlesi bitmemişti ki dudaklarıma yapıştı, wooohoooo
yine şanslısın paranoyak dedim içimden, bu ümitsiz gece de boş geçmeyecek
sanırım. Aklımdan bu düşünceler geçerken kız kulağıma evim çok yakın hadi bana
gidelim diye fısıldamıştı bile. Anında wingman’e dönüp evin anahtarını verip
moruk sabah gelmezsem polisi ara dedikten sonra kızla beraber mekandan çıkmamız
bir olmuştu sarmaş dolaş. Eve doğru yürürken kız ,ev arkadaşı bir çocuk ve onun
İsveçli bir kız arkadaşı olduğunu söylemiş, rahatsız olup olmayacağım konusunda
anlamsız bir soru sormuştu ki, ben
asansörü bulunmayan bu apartmanın neden en üst katında oturduğunu sorgulayıp
içimden küfrediyordum duruma nefes nefese yukarı çıkarken.
Eve girdiğimiz anda gecenin çok eğlenceli olacağı belli
olmuştu, evde kimse olmadığını anlayınca koridorda başlayan sevişme kızın
odasında devam etmişti. Ta ki aylardan Ağustos olduğunu anlayacak kadar
terleyip, odanın balkon kapısını açana kadar. O da ne koskoca bir teras ve masa
vardı dışarda ve aklım bana oyun oynamıyorsa en üst katındaydık apartmanın.
Adrenalinin beyni ele geçirdiği anlar çok tehlikeli, kızı alıp terastaki masaya
götürdükten sonra yaşananlar çok eğlenceliydi ta ki boşalma anı sonrası bizim
olduğumuz apartmanın 4 katlı olduğu ama etrafta ki apartmanların 6 katlı
olduğunu anlayana kadar …
Olaydan bugüne 20 sene geçtiğini varsayarsak, bir yerden
videom çıkmadığı için çok şanslıyım, ya da performansım o kadar kötüydü ki çeken
kişiler yayınlamak istemedi :P
Her halükarda şuursuz yaşadığımız o günleri özlemle anarken hızla geçen zamanın bizleri olgunlaştırmak yerine, yıpratıp tahammülsüz ve yorgun ruhlara çevirdiğini hissediyorum maalesef. Dışardan çok parıltılı ve eğlenceli gözükse de hayatlarımız, içimizde binlerce yıpranmışlığı taşıdığımızı anlamıyor nedense karşı cins, her şey kendi evrenleri etrafında dönsün istiyorlar.
Aslında kendi adıma anlaşılabilir buluyorum bu durumu, ne de olsa nick’i PaRaNoYaK PaLyAcO olan bir insandan, aşağıda belirttiğim motto haricinde ne beklenebilir ki başka …
Eat Pray Love FUCK
BoRa a.k.a. PaRaNoYaK PaLyAcO
04.12.2022