Oysa gerçekte olan, sonunu bilmediğimiz bir zaman dilimine güzel anılar ve dostlar kazanıp, bunları
sağlamak ve hayatımızı döndürmek için bu güzelliğin %80’i hayata ait
zorunluluklara harcayarak geçirmekteyiz hayatı. Ne kadar boktan bir seçim
yaptığımızın farkında bile olmadan geçip gidiyor zaman. Halbuki son 1 senedir
yaşadığımız pandemi sürecinde modern köleler olarak ye, iç,seviş, uyu, beslen ve
çalış olarak sürmekte hayatımız. Ruhu besleyen hiçbir etkinliğe yer kalmadı
hayatımızda, nefes alan robotlara dönüştük.
Ve ben bile kara mizaha yıllarını
vermiş bir insan olarak ciddi ciddi yazılar yazıyorum 1 yıllık aradan sonra :P
Oysa hala saçma sapan ilişkiler yaşıyorum, şuursuz geceler geçiriyorum ama
bunları hak etmek için sağlıklı beslenmeye başladım, spor yapıyorum, işime
odaklandım. Tuhaf bir şekilde hayata bağlanmasam da onu kaliteli hale getirmeye
karar verdim. Bildiğin yaşımın adamı olmaya başladım ve bu beni mutlu etmesi
gerekirken, olmaması gereken bir insana evriliyor gibi hissediyorum.
Arkadaşlarımı özledim, hayatın içinde olmayı özledim, çıkıp dışarda sarhoş olup
kör kütük eve dönmeyi özledim. Özledim ulannnnnnnnn !!!!!!!!!!!
Maalesef tek
özlediğim bu değil. Yazmadığım bu süreç içerisinde en yakın arkadaşlarımdan
birisinin kaybını da yaşadım. Gece bana attığı mesajı sabah gördüğümde o kalp
krizini geçirip göçüp gitmişti bile bu dünyadan. Cesedini evinden cenaze
arabasına taşırken bir mobilya taşır gibi hissettim. O tanıdığım bildiğim insan
değildi artık. Ayrılan ruh 12 gram mı, yoksa bizim yüreğimize oturduğu haliyle
tonlarca, bilemesem de ruh ayrıldığında o kişi sadece bir mobilyaya
dönüşebiliyor algınızda.
Sanırım bu yüzden her dinde toprağa verme ritüelleri
törene katılan insanların ruhunu iyileştirip kabullenmelerini sağlamak için
gerçekleşiyor. İyileşip iyileşmemek size ve zamana kalmış. Tek bildiğim insanlar
hatırlandıkça yaşıyor. Bu yüzden öldüğün gün sürekli kendime ve etrafımdakilere
söylediğim şeyi tekrar gıyabında sana da söylemek istiyorum Ulash...
“Ölmek ne
demek aq !!!”