24 Kasım 2019 Pazar

AİDİYET


Bence günümüz insanının en büyük sorunu kendini bir şeye ait hissetmek istemesi.

Dur lan çok ciddi oldu böyle, niye dünyanın sorunlarını çözen ben olacakmışım gibi bir hava verdim kendime hiç fikrim yok.  Doluyum galiba, içim sıkılıyor, mutsuzum, çok alışkın olmadığım dip sularında yüzüyorum okyanusun. Ve evet tam üstüne bastınız hiçbir şeye, hiç kimseye ait hissetmiyorum kendimi.

Bir nevi çürüme hissi, hani böyle dışardan çok sağlam duran ağaçlar vardır içten içe çürüyüp kuruyan, tam öyle hissediyorum. Aslında biraz gözlem yapınca günümüz zombileri tam da bu bahsettiğim türde insanlar. Tek farkları karşısındakinin beynini fiziken yemek yerine ait olduğu grubu empoze edip içine alıp sıradanlaştırmak istiyor sizi.

Aidiyetin insanı hayata bağlayan bir tarafı olduğu gibi, aynen uyuşturucu gibi bir süre sonra sizi hissizleştirip alışkanlığınız haline geldiğinin farkına bile varamıyorsunuz. Sadece o aidiyet her neyse onunla ilgilenmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.

Ağzımda geveleyip durduğum bu aidiyet olgusunun içine neler mi giriyor, her şey aslında. Basket oynadığınız bir grubunuz varsa onlar halı sahada oynayanlara katılmanızı istemezler, benim gibi motor kullanıyorsanız bir chapter ile geziyorsanız diğer gruplarla gezmenizi istemezler, bir takım tutuyorsanız  bir haftasonu sırf kafanızı dağıtmak için rakip takımın maçına onun taraftarı olan arkadaşınızla gitmenizi istemezler, siyaset ile ilgiliyseniz fikirleri size uyan parti haricinde hepsini düşman olarak görmenizi isterler, metal dinliyorsanız nostaljik Türkçe parçalar dinlemeniz diğer grup için kabul edilemezdir  vs vs…

Bu listeyi uzatıp dallandırıp budaklandırmak sizin elinizde. Ama asıl aidiyet sorunu şu an ikili ilişkilerde. Herkes bir arayışta ruhunu, bedenini tattığı insanın üzerine çarpıyı atıp yeni bir insanın ruhunu emmek için çalışıyor. İçinizden skor tabelası diye yazı yazan biz miydik mösyö paranoyak dediğinizi duyar gibiyim. Evet belki de özeleştiri için doğru zaman.

Ait olamadığım doğru hiçbir bedene hiçbir ruha (15 ayda evlilik bitirmiş adamım, her şeyi tadında bırakmak lazım J ).

Yok aslında bir özeleştiri sadece sadece ruha doydu sanırım bedenim, beynim tekrar  konuşup gözlerine bakacağı birisini arıyor ya da sadece kendimi kandırıyorum ve bu yazıyla gözlerine bakılacak kadın siz olacakmışsınız izlenimi verip hepinizi yatağa atmak istiyorum … Hahahahahahahhahahaha

Onu bunu bilmem, hayat sizin nasıl istiyorsanız takılın ama asla tek bir şeye ait olmayın. Slayer üzerine Depeche Mode dinleyin, farklı arkadaşlarınız hatta dostlarınız olsun birbirine hiç benzemeyen,  sırf gıcıklığına rakip takımı tutan arkadaşlarınızla o takımın maçına kendi tuttuğunuz takımın forması ile gidin bırakın onlar stres çeksin bu adamı nasıl dayak yemeden çıkaracağız burdan diye...

Bu da böyle kafası karışık bir yazı olsun aynı benim şu anki halim gibi. Bütün renkleri hayatınızda tutun, bağnazlar gibi tek bir rengin doğruluğuna inandığınız sürece o renk siyah olur ve bütün benliğinizi içine çekerek beslenir. Halbuki yaşam içinde gökkuşağı olup her rengi ayrı tutup bütün olarak güzelliğine uzaktan bakıp keyfini sürün.



Ya da benim gibi yapın, gözlerinin içinde kaybolabileceğiniz birisini bulup acaba aşık olur muyum  yeniden diye heyecanlanın ve ruhunuzu tekrar ele geçirin.

İyi pazarlar …