Bilmem sizin de hiç dikkatinizi çekti mi, yeni nesil alışveriş merkezlerinin
otopark girişlerinde mağazaların kullanımı için bir giriş daha oluyor “Mal
Kabul” diye. İşte bu tabelayı her gördüğümde içimden bir kahkaha atıp “alın
beni malım ben” diye o tarafa sapasım geliyor J
Gerçekten bir ben mi mal gibi hissediyorum son dönemde
kendimi. Yaş ilerliyor, hayat her gün daha boka batıyor, dışardan bir sürü
insanın imreneceği bir hayat yaşar gibi gözükürken benim içimde hissettiğim
duygu “Malım ben” oluyor. Sabahın köründe kalkıyoruz, çok fiyakalı işlerimize
gidiyoruz elimizde kahvemizle, yalandan gülümsemelerle insanlara gülücükler
atıp günaydın derken, aslında toptan nefret ettiğimiz işi yapmaya başlıyoruz.
Bir şeyler alıyoruz, bir şeyler satıyoruz, kendimizi kandırıyoruz, insanları
kandırıyoruz en önemlisi kendimizi kandırıyoruz. Ne için ???
Para, öğretilmiş çaresizliğin bize kazandırdığı
alışkanlıkları ve lüksleri kaybetmeme isteği, dışarı karşı güçlü gözükme manevi
tatmini. Aslında daha hayata gözlerimizi
ilk açtığımız gün filmin sonunu biliyoruz. Hepimiz ölücez …
Sonu belli olan bir senaryo içinde anlamsız hırsların
kurbanı olup elimizde ki bir dolu güzellği yok sayıp, saçma şeylerle tatmin
olmayı tercih ediyoruz ve bundan da büyük bir gurur ve böbürlenerek bahsediyoruz.
Ruhumuzu beslemek yerine gurumuzu ve alter egomuzu beslemek çok daha çekici geliyor.
Altımızda ki motor, elimizde ki telefon, evimiz , ve bi dolu aslında hiçbir
sikime yaramayan şeyi hayatımız olarak adlandırıp bunları kaybetmemek için
çabalıyoruz. Bakmayın böyle bilge bilge konuştuğuma, bu anlattıklarımı en başta
yapanlardan bir tanesi benim. O yüzden “Mal Kabul” işaretleri bana her
gördüğümde cazip geliyor. Kaç kadınla yattığım, bir gece önce ne kadar içtiğim,
plaklarım, saymakla bitmez mallıklarım. Köşeye sıkıştığımda da bahanem hazır
ama beni ben yapan bunlar … Kaynak Cem Yılmaz’ın dediği gibi totom J
Geçen gün izlediğim “Kaybedenler kulübü Yolda” aslında bu
hissi çok güzel anlatıyordu filmde. Ama ekşiye girip baktığımda film ile
gördüğüm yorumların çoğunluğu şu minvaldeydi, “Abi adamların altında motorlar
ordan oraya geziyor, en güzel karıları götürüyor, içiyor, takılıyor; böyle
kaybedenler kulübü mü olur”. Halbuki bir yol hikayesinde sürekli mola verilen
benzincinin yerinde olmaması bile hayata farklı bakan insanlar için
alışkanlığın bozulması ve bilinçaltında ki ideal evren tanımının yıkılması
olabiliyor.
Maalesef hepimiz kaybediyoruz, doğduğumuz gün ölüme yaklaştığımız
ilk gün bundan daha güzel bir ironi olamaz hayatta …
Bugün biraz karamsar gittim ama en azından otoparklara
girerken gördüğünüz “Mal Kabul” levhaları beni aklınıza getirir ve gülümsetir sizi …
Pardon, çok pardon mal kabul sağdan mı sayın görevli ?