“Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya her yere.
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Sen...
Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
Ne olur terketme yalnızlık çok acı
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
Sen...
Kadınım, kadınım, kadınım."
Ne kadar hüzünlü ve içten bir aşk acısını anlatır Tanju Okan, “Kadınım” parçasında. Zordur insanın sevdiğinden vazgeçmesi. Ölüm acısından sonra, insanı en fazla yıpratan acı olduğu söylenir aşk acısı için. Ama nankördür insanoğlu, yeni bir aşka yelken açtığı an, unutur eski sevdiceğini ve anında siler, önce beyninden sonra kalbinden...
Oysa ki "Kadınım" dediğin bir insanı unutmak zordur. İnsan kaç sevgilisine "Kadınım" diye hitap edebilir ki?
Sanırım bu yüzden, yıllardır bu parça hep önemli bir sembol olarak kalmıştır nostalji köşesinde. Dinlerken her kelimenin, her cümlenin ruhunu hissedersiniz. Acısına bir duble rakı ile eşlik etmek istersiniz Tanju Okan’ın. Ama korkarsınız o şarkının sözlerinde kendi geçmişiniz ile yüzleşmekten, kendi kadınınızı özlemekten. O bir duble rakı bir anda yetmişlik rakıya dönüşür. Boğulursunuz aynadaki yansımanızda. Kah üzülür, kah rakının etkisi ile anlamanı kimsenin asla çözemeyeceği ufak kahkahalar atarsınız duvarlara bakıp. Olan olmuş, giden gitmiştir... Sadece yüzleşmek gerekir ara sıra; hayatla, geçmişle, hatalarla, doğrularla, kendi doğrularınızla, başkalarının doğrularıyla... Oysa ne doğru vardır, ne de yanlış. Sadece yaşanmışlıklar ve anılar. Bugs Bunny çizgi filmlerinin sonundaki klasik beyanat gibi, “Thats All Folks."
Ama ezoterik anlamda da olsa; insanın tekrar doğması gerekir yeni bir hayata, eski yaşanmışlıkları geride bırakabilmek için. O zaman belki yeninden başka bir kadına “Kadınım” diyebilme şansı olur insanın. Yoksa sevgililer , “fuck buddy” ler, tek gecelik ilişkiler yaşamak kolaydır. Ne can acıtır, ne de sorumluluk gerektirir. Yaşanır, geçer gider. Karnınız acıktığında bir şey yemekten farksızdır. Tek fark, bu yaşananlar zamanla içinizdeki o çocuksu saf ruhu yer. Maalesef hayat size bir şeyler veriyorsa, mutlaka daha fazlasını alır her zaman. Geçmişe dönüp bir bakarsınız ki, anlık eğlencelerin insanı olmuş koca bir bebeksinizdir. Ne sorumluluk alır, ne de ilişki yükü kaldırırsınız. ‘Schekerler’, ciciler, canımlar eşliğinde geçip gider hayat. Skor tabelanızdan övgüyle bahsedersiniz bolca. Keyifle attığınız çentikler aslında ruhunuzu da perçinlemiştir ama haberiniz yoktur. Yine de hayat sürer, öyle ya da böyle. Arada sıkıntıdan eski sevgilileriniz ne yapmış diye profillerine girer bakarsınız, sonrasında da kiminle yatsam bu gece diye düşünürsünüz. Basite indirgenmiş, taşlaşmış bir kalp ile sürer gider hayat. Ve maalesef “Kadınım” kelimesi artık sadece nostalji gecelerinde plaktan çaldığınız bir Tanju Okan klasiğinden başka bir şey değildir.
Kadehimi bu güzel duygularını kaybetmeden yaşayan ve dile getiren büyük usta Tanju Okan’a kaldırıyorum bu akşam. İçelim a dostlar içelim ...
“Bana bıraktığın bütün bu hayatın
Yaşanan aşkların değeri yok artık
Ben sensiz olamam artık anlıyorum
Sen...
Şimdi çok yalnızım
Ne olur kal benimle
O kapıyı kapat elini ver bana
Dışarıda yalnız üşüyorsun
Sen...
Kadınım, kadınım, kadınım.”